26 Mayıs 2013 Pazar

Kadın onlara gülümsemeye devam ederken

Ayla hanım ve Asım bey büyük kapının önünde birbirlerine şaşkınlıkla bakakalırken "Ama Asude ablamın annesi ve babası siz değil misiniz?" Dedi Can çocuksu bir masumiyetle. Birbirine bakınan üçlü bu soruyla kendine geldi ve Asım bey kadına "Pardon ama bunu nereden çıkardığınızı öğrenebilir miyim?" Diye sordu ters bir tavırla Kadın onlara gülümsemeye devam ederken çantasına uzanıp doğum belgesini ve yetimhanenin arşivinde bulunması gereken evlat edinme dosyalarını çıkartarak Asım beye uzattı. "Bunlar yeterli kanıt teşkil ediyor herhalde... Artık içeri girsem de öyle konuşsak" Adam tombul parmaklarıyla tüm her şeyi gözleri parlayan kadının elinden koparırcasına aldı ve kontrol etmeye başladı. Haklıydı. Her şey belgelenmişti. Kadının Asude'nin annesi olduğuna kanaat getiren adam gönülsüzce "Peki içeri girin konuşalım" Dedi. Her şey böyle üst üste gelmek zorunda mıydı? Kadın gülümseyerek daveti kabul etti. Arkalarından gelen kadınla salona geçen Asım bey ve Ayla hanım onu koltuğa buyur etti. Ayla hanım "Bir şey içer misiniz?" Diye sordu nezaket icabı Kadın boğazını tutup yüzünü buruşturduktan sonra "Aslında soğuk bir meyve suyu iyi gider." Dedi "Hava çok sıcak buraya gelene kadar neredeyse kurudum" Ayla hanım kadına üstten bir bakış atıp başıyla onayladı ve onun isteğini yerine getirmek için mutfak tarafına yöneldi Bu sırada Asım bey elindeki belgelerin ayrıntılarını da inceliyordu oturduğu masada. Herşeyiyle resmiydi tüm belgeler "Hemen konuya girmiş gibi olacak ama, şimdi niye geldiniz?" Diye sordu adam bakışlarını kadına dikerek Kadın büyük salonun her yanını inceleyip koltuğun rahatlığına bakarken adama döndü "Açık değil mi, artık kızımı görmek istiyorum..." "Peki niye şimdi?" Diye ısrar etti Asım bey sandalyesine yaslanarak "27 yıl sonra mı aramak aklınıza düştü? Yanlış hatırlamıyorsam, belgelere göre de öyle kızı daha yaşına bile varmadan tüm haklarınızdan feragat ederek yetimhaneye bırakmıştınız" "Birincisi malum yetimhanelerin gizliliği yüzünden onu bulmam zor oldu" Kadın geniş koltukta kendine güvenen bir tavırla arkasına yaslandıktan sonra yüzüne bir acı çöktü "Hamile kaldığımda 20 yaşındaydım ve buna hazır değildim. Üniversite okumak için Ankara'ya gelmiştim ve saftım. Sonra aslen bir İngiliz olan ama şirketinin Türkiye ayağını kontrol etmek için buraya gelen Jerry ile tanıştım. O 35 yaşındaydı ve arkadaşlarla eğlenmek için gittiğim bir gece kulübünde görmüştük birbirimizi." İç çekerek gözlerini yumdu "Akıllı ve espriliydi, yakışıklılığını saymıyorum bile. Etkilenmiştim. O da etkilenmişti. Kısa sürede aramızda bir şeyler başladı ve sık sık bir araya gelir oldu. İlk bir kaç ay her genç kızın hayalindeki gibi güzel ve özeldi. Ta ki hamile olduğumu öğrenene kadar ama o kadar saftım ki bunu bile geç anladım. O da İngiltere'ye dönmesi gerektiğini ve çocuğu aldırmamın doğru olacağını söyledi. Sonra ben evlenmek konusunda ısrar edince olay çirkinleşti ve o da çekti gitti. Yapabileceğim bir şey yoktu" "Acıklı" Dedi Asım bey sesinde herhangi bir duygu kırıntısı olmayarak. Bu sırada Ayla hanım gelmiş kadına meyve suyunu vererek oğlunun yanına geçmişti. Aslı gülümseyip "Teşekkür ederim" Dedikten sonra kuruyan boğazını ıslatmak için meyve suyundan bir yudum içti "Biliyorum kendin etmiş kendin bulmuşsun diyorsunuz ama gençlikte her şey toz pembe görülür. Ben de kürtaj olmaya korktum bazı ölüm haberlerinden sonra. ilk sömestr da karnım belli olmadığı için eve döndüğümde ailem fark etmedi. İkinci tatile de doğumu yapmıştım ama kilolarım hala duruyordu. Çocuğumu yetimhaneye bırakmamın cezası mıdır bilinmez ailem durumu anladı ve beni evden kovdu. Tanıdığım bir kaç arkadaşım vardı ve onlarda kalmaya başladım. Sonra da şu an ki kocamla tanıştım." Asım bey sabırsız bir tavırla "Hayat hikayenizi dinlediğimize göre daha açık konuşun" Diye uyardı kadını sertçe "Kızımı görmek istiyorum..." Kadın gözlerini her iki kişinin üzerinde gezdirdi bir süre. Ortamda kısa süreli bir sessizlik olmuş herkes düşünceye dalmıştı. Asım bey tehditkar bir tavırla dirseklerini dizlerine dayadı ve ellerini birleştirdi "Bakın" Dedi soğuk sesiyle "Asude bizim kızımız siz bu hakkınızdan yıllar önce vazgeçtiniz. Şimdi ise nasıl temin ettiğinizi bilmediğim bir şekilde gizli belgeleri elde edip kapıya dayanmışsınız. İş dünyasının şüpheciliğinden deyin isterseniz ama buraya geliş nedeninizi sadece annelik duygularınıza bağlamıyorum" Kadının önce kaşları yukarı kalktı ardından Ayla hanımın da soğuk suratını inceledikten sonra teslim olarak güldü "Haklısınız! Buraya saf bir annelik iç güdüsüyle gelmedim ama kızımı geri alabilirim. Tabii istediğim cûzi miktarı bana vermeyi kabul etmezseniz. Asude'nin kafasının karışmasını istemezsiniz herhalde. Hem o nerde ortalarda görünmüyor" Can tam "Ablam gitti" Diye atlamıştı ki Asım bey araya girdi "Evet şirkete gitti işlerle ilgileniyor" Ayla hanım çocuğu yanına alarak onu odasına çıkartırken Aslı gülümseyip çocuğa baktı "Belli ki bir çocuğunuz daha var benim kızıma ihtiyacınız yok gibi duruyor" "Konumuz bu değil. Hem blöf yapmayı kesin" Asım bey ayağa kalkarak elindeki belgeleri kadının kucağına fırlattı. Kadın onları zorlukla yakalarken "Çocuğu almaya çalışma yaşı çoktan geçti ve Asude de akıllı bir kızdır sizin niyetinizi hemen anlar. Bu saatten sonra 27 yaşındaki bir kızın velayetini alamazsınız koparmaya çalıştığınız paranıza gelince, alkolik ya da kumarbaz kocanıza başka bir yerden para bulun" Diye devam etti Kadının kaşları ikinci kez yukarı kalkarken elindekileri düzenleyip o da ayağa kalktı "Bayım gerçekten akıllısınız. Fakat bu tercihi Asude'ye bıraksak" Asım bey politik bir tavırla gülümsedi "Tüm hayatınızı önüne serip kızıma apaçık gerçeği göstermem işten bile değil. O zaman da tercihi yine biz olacağız ama siz daha fazla dibe vurmuş olacaksınız" Alayla kadının boynundaki morluğa bakarak devam etti "Tek bir telefonla kocanız kadına şiddetten, siz de şantajdan hapise düşersiniz" Kadının ciddileşen suratıyla beraber artık nezaketten uzaklaşarak onu kolundan sürükleyerek kapının önüne attı Ayla hanım koşarak merdivenlerden indiğinde "Gitti mi?" Diye sordu "Asude'nin nerede olduğunu bilmeyişimizden şüphelenmedi değil mi?" "Hayır!" Dedi adam bıkkın bir tavırla saçlarını karıştırırken "Ah Asude! Bu kız başıma iş açacak. Eğer kadın onun ilgisizlikten yakınarak kaçtığını anlasaydı başımızdan ayrılmazdı. Gazetelere manşet olmak da cabası. Bu kadar para kaybetmişken bir de bunlarla uğraşamam" O salona geçerken kadın da onu takip etti. ~«¤»~«¤»~ İngiltere - 1832 Christian kadının gözlerinin içine bakarken onu nasıl korkutup heyecanlandırdığının farkındaydı. Minik serçenin kalbi nasıl da kuş gibi çırpınıyordu. Evet, ikisinin de göğüsleri neredeyse bütünleşmişken onun kalp atışlarını kendi kalp atışları gibi rahatlıkla hissediyordu. Aslında karanlıkta iyice koyulaşmış bu inatçı gözlere bakarken intikamını erkene çekip onu burada öldürmeyi bile düşünmedi değil zira sabah ki öfkesi hala sağlamdı. Kimse bu zamana kadar onu bir saniye bekletmediği gibi, böyle herkesin önünde de kimse küçük düşürmemişti. Bu ufak yılan canına susamış gibi kabahatlerine her gün bir yenisini eklerken şu an onun ince boynunu kırmamak için kendisini tutması gerekmiyordu aslında. Ama tuttu. Hatta eğlenmeye bile başlamıştı. Minik serçe az sonra korkudan ölecekmiş gibi duruyordu "Burada ne arıyorsun?" Diye sordu farkında değilmiş gibi kendini ona daha çok bastırarak. Asude ürkek bir tavırla "Şey! Ben..." Diye soluk soluğa konuşuyordu "Ben, buralarda.. geziniyordum" Adamın kaşları anlamayarak çatıldı bir süre, kararmış havaya eşlik eden rüzgar gölün havası sinmiş bedeninin kokusunu Asude'ye vuruyordu. "Anlamadım!" Genç kız bu derinden gelen sesle bir şeyi fark etti. Kahretsin Türkçe konuşmamıştı öyle değil mi? "Ben etrafta dolaşıyordum" Diyebildi sadece toplayabildiği en fazla güçle. Adamın alaylı küstah gülüşü çehresinin keskin hatlarını yumuşatırken "Karanlıkta, böyle yalnız başına geziler sizin gibi zarif leydilere uygun olmaz Leydim! Ortada kötü niyetli bir sürü adam var. Tanrı'ya şükür ki şanslısınız benimle karşılaştınız..." Asude kendini tutmasa kahkaha bile atabilirdi. Aslında birilerinin onu bu adamdan koruması gerekirdi. Korkusu geçmiş olmasına karşın garip bir heyecan hala içinde duruyordu. Yeni kazandığı cesaretiyle "Hem sen beni bıraksana artık!" Diye kafa tutarak eski Asude'nin geri gelmiş olduğunu kanıtladı. Adam bir süre durumlarını incelercesine önce tek eliyle kavradığı ince bileklerini oradan iç içe geçmiş vücutlarını süzdü. Yeni fark etmiş gibi Asude'nin çakmak çakmak yanan gözlerinin içine bakarken "Özür dilerim Leydim" Dedi "Eğer yalnız yaşıyorsanız kendinizi tehlikelerden korumayı öğrenmelisiniz. Ben de içgüdüsel olarak tehlikeyi hissedince böyle yaptım" Adam yapay şaşkınlıktaki suratıyla, kadını inceliyordu. Aslında bir bakıma yalan sayılmazdı. Böylesi yumuşak bir beden Christian'ın karanlık arzuları için tehlike bile arz ediyordu. Asude daha da inatçı bir tavırla "Artık tehlike içermediğimi gördüğüne göre beni serbest bırakabilirsin" Diye emretti. Adamın yandan gülüşünü gördüğünde de öfkesi iyice kabardı. Christian alaycı bir tavırla dudak büktü "Ama beni gölde izlediğinizi düşünürsek, bu o kadar doğru sayılmaz Leydim!" Lanet olsun! Asude aynı anda kıpkırmızı kesilen yüzünü aşağı eğdi. Ah! Görmüştü demek ki "Ne münasebet?" Diye bir anda konuşarak sesinin titremesine engel oldu. Şimdi büyüme çağındaki bir kız kadar utangaç hissediyordu kendini "Ben buralarda dolaşıyordum. Doğru gölde seni gördüm ve tamamen tesadüftü. Hemen de eve yöneldim" Bulduğu bahanenin geçerliliğini teyit etmek için adamın yüzüne baktı. Kahretsin inanmış gibi görünmüyordu. Utancını saldırganlığının altına gizledi "Hem ben senin gibi yaşı geçmiş adamı mı gözetleyeceğim şu haline bak senin torunlarını büyütmen gerekir" Son cümleyle Christian, kızın önceden söylediği sözleri hatırlayarak dişlerini sıktı ve hızla kendini geri çekti. Asude o çekilene kadar ona dayandığının farkında bile değildi. Boş bulunup öne doğru sendeleyerek dengesini kurmaya çalıştı. Christian onu tutmak için parmağını bile kıpırdatmayıp olduğu yerde sadece izledi. Asude zorlukla dengesini sağlayarak öfkeyle başını kaldırdı. Bu kaba adamda nezaket namına bir şey yoktu. Fakat içinde kabaran öfkenin yanı sıra garip bir boşluk oluştu yüreğinde. Daha demin bu adamın kendine bastırdığı sert bedeniyle sanki içinde önceden fark etmediği bir yer dolmuş gibiydi. Başını sallayıp dikleşerek saçma düşüncelerinden kurtulmaya çalıştı. Aslında öfkeliydi ve adama ağzına geleni saymak istiyordu ya da kovmak. Fakat akıllıca düşünmek adına biraz sakinleşmeye karar verdi. Hem adamı kovarak sinirini çıkartamazdı ki. Ona yapacağı ikinci misillemeye kadar beklemeyi uygun gördü. Christian'a arkasına dönüp "Sen de odana git istersen" Diye konuştu alayla "Bu yaşta, bu kadar karanlıkta bir şey görmen zor biliyorsun!" Genç kızın alaylı sözleriyle karanlık yeşil gözlerini kıstı Christian. Önünde ilerleyen kızı süzerken 'Öyleyse ince belinin kıvrımlarını ve kalçalarının beyaz eteğin altından salınışını nasıl görebiliyorum bu kadar uzaktan' Diye içinden geçirdi. Ahlaksız düşünceleri yine üşüşmüştü. Asude hızla ağaçlıktan çıkarken malikanenin önündeki ışıklar gözüne çalındı. Eteklerini tutup o yöne yaklaşarak durmaksızın ağlayan Lilith fark etti önce. Sonra emirler yağdıran Dük Arnold ve yanlarında sabırsız bir endişeyle bekleyen Felicia dikkatini çekti. Sahnenin sebebini az çok anlamıştı. Bu yüzden uzun paltosunu giymiş Dük Arnold yanındaki bahçıvan ve yardımcısına nereye gideceklerini söylerken "Anne! Baba!" Diye ayrı ayrı seslendi. Bir anda ona dönen başlarla Leydi Felicia koşarak merdivenleri indi ve onun yanına geldi. Sıkıca sarılarak "Neredeydin kızım?" Diye sordu "Kayboldun diye endişelendik" Asude boynunu bir kıskaç gibi saran kollardan dolayı kadına cevap vermek bir yana nefes bile alamıyordu. Bu sırada Dük Arnold ellerini arkada birleştirmiş halde yanlarına gelip "Neredeydin?" Dedi azarlayan bir tonda "Lilith'i de kovacağım seninle ilgilenmediği için" Asude zorlukla kendini kadından kurtarıp "Lütfen efendim" Diye inledi "Onun hiç bir suçu yok. Bahçede dolaşacaktım ama ben dışarı çıktım" "Neden?" Diye konuşan adamın keskin sesine eşlik eden sert bakışları Asude'yi korkuttu. Sonuçta Angelina'nın kaçtığını biliyordu. "Özür dilerim" Dedi sesine biraz hüzün ve kırılmışlık yükleyerek "Biliyorum ama sevdiğim adamla dolaştığım yerlerde tekrar dolaşmak istedim... Onu özlüyorum!" Yalan söylemek hoşuna gitmiyorsa da şimdi özlem dolu bir sevgiliyi oynamak şu an ki gerilmiş sinirleri yumuşatırdı belki. Nitekim de öyle oldu. Asude önüne eğdiği başını kaldırdığında Felicia ağlamaklıydı, Dük Arnold'ın bakışları da yumuşamıştı "Hadi artık içeri girelim" Başıyla evi işaret etti ve Dük'ün ardından eve yöneldiler. Christian ise onların bu durumunu uzaktan izliyordu. Kızın, ailesi üzerindeki etkisi aşikardı. Biraz hüzünlü baksa hemen yumuşuyorlardı. Minik serçenin şımarık olması şaşmamak gerekirdi. Ama Christian onu gerçek bir kadın yapmaya niyetliydi. Bizzat onu skandalların ortasına attıktan sonra, acıyla epey olgunlaşacaktı. Bundan sonra kimse onunla evlenmez yalnızca metres olurdu. Yalnızca metres... ..... Asude saçlarını çözmüş bir halde aynanın önünde geceliğinin ipleriyle oynarken dalgındı. Lilith yatağa hazırlarken ve etrafında dolanırken onu görmüyor gibiydi. Bu gece hava çok güzeldi sanki. Lilith ona dönüp "Efendim yatağınız hazır" Diyerek ellerini birleştirdi. Asude başımı çevirip ona gülümsedikten sonra "Teşekkürler Lilith" Diye ayağa kalktı. Yanına gelip bir elini omzuna koyarak "Üzgünüm bugün seni de zor durumda bıraktım" Dedi Genç kız aceleyle başını iki yana sallayıp "Hayır Efendim suçlu benim" Diye itiraz etti "Bahçeye bile gitseniz, hiç bir işimi önemsemeden sizin yanınızda olmalıydım." Asude onu bırakıp yatağın yanındaki küçük komodinin üzerinde yanan mumun aydınlığında odayı seyretti. Ardından yavaş adımlarla yatağın kenarına oturup "Teşekkürler artık çıkabilirsin" Dedikten sonra ince çarşafı kaldırarak altındaki yerini aldı Onu başıyla onaylayan Lilith "Hanımım" Diyerek lafa başladı "Akşam siz eve geldikten bir süre sonra yeni seyis de geldi" Asude birden heyecanlanmıştı "Neden?" Lilith omuz silkerek "Bugün olmayan dersi telafi etmek adına yarın erkenden ve öğleden sonra bir ders yapmayı önerdi" Deyince Asude gizemli bir ifadeyle yatağın arkalığına yaslandı "Ona söyle bana emir veremez. Yarın tek bir ders olacak o da güneş yeni doğmuşken." O kibirli seyis uykusunu alamadığında ne olacaktı bakalım "Hava çok sıcakken çalışmak istemiyorum. Ona erkenden haber verirsin!" Lilith başıyla onaylayarak çıktığında, Asude sinsice sırıtıyordu. O adamın uyku sersemi halinden yararlanıp epey dalga geçecekti onunla. Belki biraz attan bile düşürebilirdi. Sinsi planlarının keyfinden midir bilinmez yatağa yattıktan sonra uzun bir süre uyuyamadı. O uykuya daldığında güneşin doğmasına kısa bir süre vardı. ~«¤»~«¤»~ Lilith esneyerek önlüğünü bağladı ve Aşçı Debbie'nin kazanla ilgilenen tombul yanaklarını sıktı "Günaydın" Debbie huysuzlanıp "Bırak beni deli kız" Diye söylendi ve köşedeki bakracı kızın eline tutuşturdu "Hadi git ilerideki çeşmeden biraz su getirde uykun açılsın, ocağa su koymalıyım." Lilith itiraz ederek "Debbie benim yeni seyisin yanına gitmem lazım" Derken mutfağa kızıl saçları epey karışmış Sarah girdi. "Neden?" Kızın meraklı sorusuna uyku sersemi bir halde yanıt verdi Lilith "Hanımefendi Angelina çok sıcak oluyor diye erkenden ders yapmak istiyor" Sarah'ın iri gözleri parlarken doğru düzgün bağlanmamış elbisesini umursamayarak hızla mutfak kapısına yöneldi "Debbie haklı sen bakracı doldur ben haber veririm" Lilith ya da Debbie daha duruma itiraz edemeden o çoktan avluyu geçip ahırlara yönelmişti. Acaba seyis şu anda ne yapıyor olabilirdi? Muhtemelen uyuyordu. Bu genç kızı daha da keyiflendirdi ve seyis odasının bulunduğu ahırın büyük kapısını zorlanarak itti. İçerideki at, saman ve tezek kokusuyla yüzünü buruşturup eğri büğrü merdivene yöneldi. Adımlarını sessizce atarken bir kaç kez buraya Abel için gelişini ve reddedilişini hatırlayıp Angelina'dan bir kez daha nefret etti. Hatta o sürtüğü bir keresinde burada yakalamış ama onlara görülmeden ağlayarak hemen dışarı çıkmıştı. Artık yeni bir şansı vardı ve bunu kaçırmayacaktı. Yatağın başına gittiğinde adamın sırt üstü göğsü çıplak bir şekilde yattığını gördü. Tıpkı dün ki gibi kanı kaynamaya başlamış karnının içine bir ılıklık dolmuştu. Bu onun aradığı fırsat olabilirdi. Hemen yatağın yanına oturup parmak uçlarını adamın bronz göğsünde gezdirmeye başladı. Bu bile ona eşsiz bir haz veriyordu. Dudaklarını ısırarak eğildi ve baştan çıkartıcı bir şekilde adamın dudaklarını öpmeye başladı. Sert dudakların kapalı olması ne büyük talihsizlikti. Adama biraz daha sokulmuştu ki küçük bedeni savrularak yatağın diğer yanına uzandı ve o daha ne olduğunu kavrayamadan adam üstündeydi. Delici yeşil gözler ona sert bir ifadeyle bakarken sözsüz bir soru gezdi bakışlarının arasında "Seni istiyorum!" Diyebildi sadece genç kız cevaben Adamın yeni uyanmışa hiç benzemeyen gözleri kızın yüzünde ve üzerinde dolandı. Christian bunun doğru olmayacağını iyi biliyordu. Ama neredeyse her gecesi bir kadınla geçen bir erkek olarak ayağına geleni reddedemezdi. Biraz tatmanın kötü olmayacağını düşünerek kızın eteğini yukarı sıyırmaya başladı. Bu sırada dudakları da Sarah'ın davetkar dudaklarına gömüldü. Çıplak bacağını bir eliyle okşayıp öpüşmelerinin şiddetlenen temposunda bir eli de yukarı tırmanarak iliklenmemiş elbisenin yaka kısmından içeri daldı. Kızın dudaklarından içgüdüsel bir inleme koparken adam kendini onun bacak arasına bastırdı Her şey o kadar hızlı gerçekleşiyordu ki Sarah adamın büyülü yakınlığıyla kendinden geçmek üzereydi. İçinde durmadan büyüyen bir boşlukla adama daha fazla sokulurken böylesi bir şey yaşamadığını düşündü. Adamın acımasızca dudaklarını dişleyip sömüren dudakları boynuna oradan daha aşağılara kayıyordu. Aslında Sarah hiç pasif olmayı sevmezdi ama şu an adam üzerinde öyle büyük bir hakimiyet kuruyor ve ona düşünmek için fırsat vermiyordu. Böylesi bir tutkuya sahip olan adamın sayısız metresi olmalıydı. İnce bacaklarını onun beline dolayıp gelecek olanın özlemiyle tutuşurken adam birden onu hayal kırıklığına uğratarak geri çekildi. "Durma!" Diye inleyen kıza aldırmadan onun üzerinden çekilen Christian, Sarah'ın karıştırdığı saçlarını düzeltti "Bu kadar yeterli" Adamın sözlerine itiraz etmek üzere birden doğrulan Sarah neredeyse yarı çıplak oluşunu önemsemiyordu "Neden?" Adam ona bakmaksızın ayağa kalkarak yüzünü yıkamak için köşedeki küçük su teknesinin başına gitti. Tam bu sırada dışarıdan seslenen Lilith'in sesini duydular. "Seyis Christian orada mısınız?" Adam kaş çatarak tavan arasının penceresinden bakmak için oraya yöneldi. Kafasını eğip alçak pencereden dışarıya baktı "Evet" Lilith çekingen bir tavırla "Sarah sizi uyandırmaya gelmedi mi efendim?" Dedi "Hanımefendi sadece sabah erkenden bir ders olmasını istedi. Hazırlanmalıymışsınız." Christian'ın öfkesi iyice derinleşirken sertçe "Tamam geliyorum!" Diyerek içeri girip yarı çıplak kıza baktı "Niye en baştan söylemedin?" Sarah ağlamaklı bir ifadeyle yataktan kalkıp ona yaklaştı ve ellerini onun göğsüne koyarak parmak ucundu yükseldi. Dudaklarını onunkilere sürttü. "Şimdi bunu düşünme seni anladım." İri gözlerini yıkık dökük odada gezdirdi "Benim odamda. Seni gece bekliyor olacağım. Biri görürse sana eski elbiselerden vermek için çağırdığımı söylersin." Geri çekilip üstüne başını düzeltti "Mutfağın yanındaki oda" Giden kızın arkasından alayla bakan adam hızla üzerine gömleğini geçirmeye yöneldi. Bu kadınların akılları ya yatakta ya paradaydı. Fakat onun aklı şu an tek bir kadındaydı. Rezil etmeyi planladığı kadın. Ayaklarına uzun çizmelerini geçirip gömleğini pantolonun içine soktu. Eski deri yeleğini giyerek eğri merdivenlerin kırılma olasılığını düşünmeden hızla aşağı indi. Atı hazırlayıp eğerlerken kadının neden bu kadar erken ders görmek istediğini düşündü. Kendisi için bir sorun yoktu. Sonuçta tilki uykusu gibi bir uykuya sahipti. Kısacık uykularda bile aynı dinçlikte uyanabilir hatta bir saatlik uykuyla günlerce durabilirdi. Özellikle de şimdi uyarılmış bir halde uyanmışsa bugün epey güçlü olacağı kesindi. Ahırın kapısını açıp atla beraber geniş açıklığa çıktı. Etrafına bakınarak atın yelesini okşuyordu rahat bir tavırla. Angelina'nın bugün onu bekletmeyeceğini içten içe biliyordu. Dün gece epey korkmuştu minik serçe. Tabii hala o inatçı burnu havadaydı ama Christian o yüzü yere eğeceği günleri sabırsızlıkla bekliyordu. Bunu çok mu içten dilemişti yoksa yanlış mı görüyordu? Angelina yanındaki hizmetçisine tutunarak sarsak adımlarla ona yaklaşırken başı önünde adeta yarı baygın gibi ilerliyordu. Ona yaklaştıklarında Lilith hanımına dönerek "Efendim yapmasanız çok uykulusunuz" Diye endişeyle söylendi Asude sarhoş bir tavırla başını kaldırıp çatık kaşlarının üzerine düşen dağınık saçlarıyla "Sen bana karışma Lilith" Diyerek kızı azarladı. Ardından kahverengi gözleri uyku mahmuru bir halde kaşları yukarda ona bakan adama döndü. Zaferini kutlamak için adamı aynı kendisi gibi uykulu görmek istiyordu ama lanet adam sabahın köründe bile dinç ve yakışıklıydı "Pislik" Diye homurdanırken Lilith anlamayarak ona baktı "Efendim" Asude bıkkın bir halde onu kovaladı "Hadi git!" Lilith hala endişeyle ona bakarken Christian kıza başıyla gitmesini işaret edip Asude'yi kolundan tuttu. Lilith mecburi bir halde onaylayarak malikaneye yönelince Christian genç kıza baktı "Yapmak istediğinize emin misiniz Leydim?" Asude eliyle gelişigüzel bir hareket yapıp "Sen işine bak ve bana dersimi ver!" Deyince Christian gülümsemeden edemedi. Bu kıza dersini verek en büyük isteğiydi. "Tamam o zaman Leydim" Genç kızı ata doğru sürükledi "Önce beraber binelim ki size gerekli kuralları daha iyi anlatabileyim" Asude başıyla onayladığında onun tekrar uyuduğuna dair şüphelendi ama üstünde durmadı "Şuraya basın Leydim" Derken kızın gösterdiği yeri ayağıyla bulamaması üzere derin bir nefes verdi. Asude'yi ata dayayıp kendisi hızla ata atladıktan sonra genç kız atın yelesini yastık zannetmeden eğilip onun belini kavradı. Hızla yukarı çekildiğinde kız cılız bir çığlık attı ama kendisi bile duyamamıştı kesin. Atın yularını alıp kızın eline tutuşturdu. "Çok germeyin yoksa at rahatsız olabilir Leydim!" "Hıhı!" Asude atın üzerinde yanlamasına otururken eline tutuşturulan yuları sıkıca kavradı ve "Deh!" Komutunu verdikten sonra atın eşkin gidişiyle mahmur bir şekilde gülümsedi "Başardım!" Christian tepesinin üzerinden kıza bakarken "Evet başardınız." Demekle yetindi. Kızın dağınık saçları dikkatini dağıtıyordu Asude, Lilith'in üzerine zorlukla geçirdiği gül kurusu elbisesinin eteğini düzeltti. Biraz uykusu açılsa zihnini toparlayıp gece düşündüğü planları hayata geçirecekti ama bir soğuk esen rüzgar hariç her şey onun uyumasını destekliyordu sanki. Altında eşkin giden atın sallantısı beşikten farksızdı. Arada Christian'ın yönlendirmesiyle atı döndürebiliyordu. Özelliklede bir omzunun dayalı olduğu sıcak beden genç kızı uykunun! kollarına itekliyordu. Bu adam bu havada nasıl bu kadar sıcak olmayı başarıyordu. Asude oldu olası üşürdü hatta ayaklarının hiç ısındığı görülmemişti. Hatta annesi ve babasının onunla ilgili olduğu dönemde Ayla hanım sıkça yakınırdı "Evleneceğin adam sıcak bir yapıya sahip olsa bari" Asude bu sözleri ve geçmişi hatırlarken her şey bir rüyaya dönmüş elleri kucağına düşmüştü. Christian hemen yuları almak için uzanırken Asude artık neredeyse tamamen uyuyarak onun boyun çukuruna başını gömdü. "Nasıldım?" Sözü bir iç çekiş eşliğinde dudaklarından dökülürken soğuktan kaçmak için adamın sıcak vücuduna sarıldığının farkında değildi. Christian onun uykuya daldığını anlayana kadar bekledi. Madem uykusunu bölemeyecekti niye bu saatte ders yapmak istemişti ki bu kız? Saçları yeşil gözlerine ve hafif uzamış sakalına doğru uçuşurken dudaklarını biraz eğip Asude'nin kulağına yaklaştı ve derinden gelen bir fısıltıyla "Mucize gibiydiniz Leydim!" Dedi "Hemen öğrendiniz, siz benim Mucizem'siniz..." ..... Asude gözlerini açtığında kendini geceliğini giymiş halde yatağında buldu. Dört direkli işlemeli yatağından doğrularak biraz sersemce etrafına baktı. Sahi buraya ne zaman gelmişti? En son Lilith'e ders görmek için gitmesini emrediyordu ve gerisi bir hayal gibiydi. Christian onu ata bindirmişti sanki! Oflayarak yataktan kalkıp köşedeki sandalyenin üzerine gelişi güzel konmuş elbisesine uzandı. Güneşin odasına hükmünden anladığı kadarıyla öğlen civarları olmalıydı. Güya seyisi rezil edecekti ama kendi planını yine kendi mahvetmişti. Kapı çalınca "Gir!" Diye emrettikten sonra geceliğini çıkartmaya yöneldi. Kapıya arkasını dönmüş halde geceliğin eteklerini kaldırmaya başlayan Asude boğuk ve tekinsiz bir tonda "Leydim!" Diyen sesle olduğu yerde sıçrayıp bir çığlık attı. Dengesini kaybedip yatağa düşerken hızla sırt üstü dönüp adama dehşetle bakarak "S-sen burada ne arıyorsun?" Diye kekeledi Christian örtülü bir tavırla ona adım adım yaklaşırken Asude'de yatakta geri geri gidiyordu. Yatağın sonuna geldiğini anlayan genç kız çaresizce durmuştu ki Christian ona doğru eğilip elinin tersiyle önce yanağını okşadı ardından iki omzunu sıkıca kavradı "Gel buraya!" Diyerek kendine çekerken Asude onu durdurabilecek konumda değildi. Zira adamın gözlerindeki yoğun ve çekici ifade nutkunun tutulmasına neden olmuştu. ..... Asude ikinci kez ama bu sefer nefes nefese uyandı. Etrafına hızla bakınan genç kız çarşafı boynuna kadar çekip soluklandı. Lanet seyis rüyada bile rahat bırakmıyordu. Bu sırada kapı birden açılınca Asude yüksek bir çığlık eşliğinde gelene baktı. Lilith elinde yüz yıkama teknesiyle neye uğradını şaşırmış bir halde ona bakarken "Ö-özür dilerim hanımım" Dedi "Ben hala uyuyorsunuz zannetmiştim!" Kızın ürkek sözleri üzere kendine gelen Asude "Ben yatağa nasıl geldim?" Diye sordu aceleyle. Lilith elindekini köşedeki masanın üzerine koyup hemen saygıyla hanımının yanına döndü "Yeni seyis kucağında getirdi efendim. At sürerken uyuyakalmışsınız" "Kahretsin!" Asude söylenerek yatağından kalktı ve yüzünü yıkadı "Annem ve babam neredeler?" "Sizi akşam yemeğine bekliyorlar efendim!" Lilith'in güler yüzle söylediği bu söz havluyla yüzünü kurulamakta olan Asude'nin dehşetle inlemesine neden oldu. Hızla pencereye koşan genç kız ikinci şoku kararan havayla yaşamıştı "Ah! Olamaz... Ben kaç saattir uyuyorum böyle!" Lilith ona yaklaştı "Belli ki gece uykusuz kalmışsınız hanımım tabii sabah da erken kalkınca deliksiz gün boyu uyudunuz" Asude içinden 'ben senin yapacağın planın...' diye kendine küfrederken Lilith'in yardımıyla giyinip aşağı indi. Salonda uzun masanın iki ucunda oturan Leydi Felicia ve Dük Arnold'u selamlayıp "Özür dilerim geciktiğim için" Diyerek ortada bulunan kendi yerine oturdu. Leydi Felicia biraz telaşlı bir tavırla "Hasta değilsin ya kızım!" Diyerek kahverengi gözlerini kızına dikti Asude zoraki bir tebessümle "Hayır efendim" Dedi yemeğini keserken "Sadece dün gece uykusuz kalınca böyle oldu. Tekrar özür dilerim!" Dük Arnold yemeğinden başını kaldırmadan kızının dün geceki uykusuzluğunu eski seyisi özlemesine yordu. Konudan uzaklaşmak isteyerek "Seyis Christian çok güzel at bindiğini söyledi" Dedi samimiyetle "Bu gidişle kısa sürede öğrenirmişsin!" Asude bir eliyle eteğini sıkıp diğeriyle gümüş çatalı tutarken gözlerini kıstı "Öyle mi?" Demek küstah herif açık açık onunla dalga geçiyordu. "Öyle" Diyen Dük kadehini ağzına götürürken içkiyle arası olmayan Asude öfkeyle kurumuş boğazından taze sıkılmış meyve suyu boşaltıyordu. O andan sonra yemek sessiz geçerken tek ses birbirine karışan çatal kaşık sesleriydi. Tabii Asude'nin öfkeli solukları da buna dahildi. Fakat asıl mevzu gün boyu uyumuş Asude'nin, herkes yatağına gidince yaşayacağı şeydi. Her ne kadar hanımının uyuyamayacağını bilse de Lilith ona geceliğini giydirirken bile kapanan gözlerine direnemedi ve hanımını yalnız bırakmama fikrini uygulayamadı. Yorgun kız odadan çıkarken Asude kapanmayı bilmeyen gözleriyle etrafına bakınıyordu. Bir saate yakın kendini uyumaya zorladı Asude ama artık dayanamayarak yatakta doğruldu ve çıplak ayaklarını umursamadan mumu eline alarak odadan çıktı. Belki biraz temiz hava alırsa uykusu gelirdi. Güzel bir yaz gecesi kime huzur vermezdi ki! Gecenin bir yarısı ay gökyüzünü fethetmişken içi içine sığmayan Asude büyük malikanenin karanlık koridorlarında elinde bir mumun kendini bile zor aydınlatan ışığıyla ilerliyordu. İçini bir heyecan tufanı sararken tek düşündüğü bu yaz akşamında biraz hava almaktı. Lakin Çıplak ayağıyla ilerlediği koridorlarda küçük bir çıtırtı dikkatini dağıtarak arkasına bakmasını sağladı. Mumun çıplak alevini biraz daha ileri tutsa da pek bir yeri aydınlattığı söylenemezdi. İçinde bir korku büyümeye başlarken odasından çıkmış olmak hakkında tereddütleri söz konusu olmaya başlamıştı. Arkasında kimse olmadığına kanaat getirip derin bir nefes alarak önüne dönmüştü ki çarptığı sert bir şeyle hem yüreği hem elindeki mum titredi. Fakat sarsılan vücudu ve eli başka bir vücut ve elle desteklenince korkuyla kapattığı gözlerini kesik kesik nefesler alarak geri açtı ve gelecek olan azarı bekledi zira İngiliz babası olduğuna emindi. Ama yanılmıştı… “Christian…” Ah bu adam mum ışığında daha mı yakışıklıydı. İnce kirpiklerine vuran mum ışığı adamın yeşil gözlerine yansıyor zaten Asude’nin yüreğini titreten sert bakışlarına daha farklı bir gizem katıyordu. Hele ki şu an onun iri kollarının sıcak kıskacı altındayken pek düşünme şansıda bulamıyordu. Bu adam gecenin bu saati koridorlarda ne arıyordu? “Leydim!” Ah! Adamın soluğu rüzgarın bahar dallarından getirdiği gibi ferah ve güzel bir kokuyla yüzüne vururken bir seyisin nefesinin bu kadar güzel kokması doğru muydu? Onun yüzüne düşen bir tutam kahverengi saça uzanmak istemesine bir anlam veremezken adamın erkeksi kadife yumuşaklığındaki sert sesi tekrar kulaklarına doldu “Gecenin bu saatinde koridorlarda ne yapıyorsunuz?” Asu ona cevap verecekti eğer bu yakın temastan soluğu kesilmeseydi. Asude ne cevap vereceğini bulamazken birden yaptığı şeyin saçmalığını anladı. Niye o hesap veriyordu ki? Asıl bu seyis bozuntusu ne arıyordu burada gece vakti? Hızla adamın kollarından kendini çekip "Bir dakika burası benim evim" Dedi cesurca atılarak "Asıl sen burada ne arıyorsun?" Christian kısa bir süre karşısında dikleşen kıza baktı. İri vücuduyla kızın önünde dikilirken aradaki çıplak mum alevi Asude'nin inatla kırpışan kirpiklerinin arasından sızıyor ve dolgun dudakları pek bir davetkar duruyordu. Buraya gelirken onu böyle ayakta göreceğini tahmin etmemişti sadece Sarah'ın bahanesini kullanarak buraya girip evin içini keşfetmek istemiş ve mümkünse Angelina'nın odasının yerini öğrenmeyi planlamıştı. Genç kızın şimdi karşısında gerildiği kesindi ama hala inat ederek ona meydan okuyordu. Farkında olmadan eli havaya kalktı ve nasırlı parmaklarının sırtıyla kızın yanağını okşadı. Asude'nin elindeki mum titrerken ciddi yüzü ve yarı örtülü bakışlarıyla onun sıcacık omuzlarını kavradı. Genç kızın tüm gücü vücudundan akmış ilk defa teni bu kadar ısınmıştı. Asude rüyasındaki gibi onu ufak bir kuvvetle çeken adama doğru sarsak bir adım attı. Elindeki mum düştü düşecekti ve gecelerin lordu nefesini kesmişti. Farkında değilmişçesine her an birbirine daha çok yaklaşan çifti düştükleri karanlık istekten uyandıran ince bir ses oldu "Christian seni bekliyorum!" Adam birden kaş çatarak arkasına dönerken Asude yaşadığı sersemliği tam olarak atlatamayarak onun kolunun yanından adamın arkasına baktı ve elinde bir mumla gayet cüretkâr duran Sarah'ı gördü. Neredeyse şeffaf gecelik Asude'yi bile utandırmıştı ama Sarah'ın durumu pek önemsediği yok gibiydi. Kızıl saçlı kız ciddi bir ifadeyle onlara yaklaşıp elini adamın koluna koydu "Hadi sevgilim! Odada bekliyorum ne zamandır!" Christian'ın şaşkınlığı büyümüş ve öfkeye dönüşmüştü. Asude ise omuzlarını adamdan kurtarıp bir adım geri attı. Gözlerindeki dehşet ışıkları, mum olmasa bile ortamı aydınlatmaya yeterdi "Siz sevgili misiniz?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder