28 Mayıs 2013 Salı

Sesliafacanlar.com

Dunki bebesiniz. Sesliafacanlar.com Sizler Egolerınızı Tatmin ediyorsunuz. sesliafacanlar.net Sesliafacanlar sesli angara kapandı diye blog çıkmısın buna siz inandınızmı gercekden kendi söyledinize inandınızmı lan. şerefinizi deyil topunuzu birden sikerim. karı kılıklılar. götünüzden başınızdan kelime uyduruyorsunuz. kalektersizler. siz kendinize bakın alelemin sitesi site batıyormu ? demekki batdı size angara iyi ozaman bundan sonra size batmaya devam edecek şerefinizi sikiym alayınızın...

Kanvasshop.com

Kanvas Shop Durusoy Çerçeve Kuruluşudur. Canvas Tablo Yılların birikiminin başarıyla, güvenle, onurla; taçlanmış adıdır. Yurtiçinde kendini ispatlamış markalaşmış firmamız, ülkemizin gururu olmuştur. Deneyimli, uzman kadrolarının bilgi ve birikimleriyle her gün geliştirip büyüttüğü Durusoy Çerçeve insani ve etik değerlerden ödün vermeden iş dünyasındaki başarılı yükselişini sürdürmektedir. Müşteri memnuniyetini temel alan Durusoy Çerçeve ürün ve hizmette yüksek kaliteyi, fiyatta uygunluğu ilke edinmiştir. Misyonumuz Durusoy Çerçeve de bütün çalışanlarımızın ilk misyonu müşteri memnuniyeti ve titizlik üzerine kurulmuştur. Müşterilerimizi memnun etmek, bizden hizmet alan bizi tercih eden müşterilerimize karşı itibarlı ve onurlu duruşumuzu sürekli yenileyerek 3.nesillere de aktarabilmek maksadı ile iş hayatına devam ediyoruz. Vizyonumuz Durusoy Çerçeve sizi hayatla buluşturur. Yenilikçi tasarımları, ileri teknolojisi, yüksek üretim hızıyla sektörde farklı bir konumda olan Durusoy Çerçeve; sanat ve yaşam odaklı bakış açısıyla Çerçeve, Tuval, Şase, Şovale üretir. Kalite ve estetiğin uyumundan doğan güzelliği sunan Durusoy Çerçeve, bu bilinc ile çalışır Web Dizayn Yunus Medya Kanvas Tablo | Canvas Tablo

Fethiyenet.com

   Fethiye’nin Tarihi fethiye tatil   Fethiye’nin antik çağlarda ki adı Telmessos’tur. Anadolu uygarlıklarından olan Likya devletinin batıda ki en önemli kentidir.   Kentin Kuruluş tarihinin tam olarak kesin bilinmemesine rağmen M.Ö. 5 Y.Y’da uzandığını elde edilen yazı ve belgelerden anlaşılmaktadır. Fethiye – About Fethiye   M.Ö 547 yılında pers kralı Harpagos tüm likya ve karya kentlerini ele geçirmesiyle Perslerin 1. Satraplığını oluşturmuştur.   M.Ö 5. Y.Y da kurulan Antik-Delos birliğine katılan Telmessos bir süre sonra birlikten bağımsız bir kent olarak ayrılmıştır. 1284’te Menteşeoğullarının eline geçen kent , 1424’te Osmanlı topraklarına katılmasıyla uzak şehir anlamında Meğri adı verildi.1934 yılında Şehit Pilot Fethi Beyin anısına şehre “Fethiye” adı verilmiştir.   Kentin içinde Likya tipi birçok mezara rastlamak mümkündür. Bazılarının üzerinden likya dilinde yazılmış kitabeler bulunmaktadır. Kale, kent akropolünde, Roma döneminde yapılan eski duvarların üzerine 11. YY da inşa edişmiş Rodos’lu Şövalyelerin Fethiye’yi bir deniz üssü olarak kullandıkları 15. yy da bir onarım gördüğü biliniyor.   1791’de Cezayirli Hasan Paşa tarafından yaptırılan Eski Camii, bugün Fethiye’de ayakta kalan eski yapılardan biridir. Fethiye Kent merkezinden bulunan Telmessos antik tiyatrosu tipik roma özelliği göstermektedir.   2. YY da Yunanlılar tarafından inşa edilmiş başka bir tiyatronun üzerine inşa edildiği bilinmektedir. Tarihi Tiyatro Fethiye Arkeoloji müzesi tarafından 1993 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır.   fethiye eğlence merkezi fethiye web tasarım yaplır  en güzel tatil mekanı  ölüdeniz 

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Yaşlı olan polis

Polisler den yaşlı olanı konuşmaya başladı. -Tuğba Karataş? dedi -Buyurun memur bey benim Bu sefer genç olanı lafa atıldı… -Tuğba Hanım 2 yıl önce ailenizi bulmak için ifade vermişsiniz. Doğru mu? -Evet, doğru ne oldu? Yoksa ailemi mi buldunuz? -Tuğba Hanım bu ev kime ait biliyor musunuz? -Tabi ki de biliyorum. Yurttan beni alan yaşlı bayanın evi burası o benim okul masraflarımı karşılıyordu bende ona ev işlerinde yardım ediyordum adı Sezen’di. Fakat çok yaşlı olduğu için 2 yıl sonra vefat etmişti bu evi ve biraz para bırakmıştı bana en azından 10 yıl rahat bir şekilde çalışmadan yaşayabileceğim kadar neden sordunuz? Yaşlı olan polis -Biraz oturmamın sakıncası var mı acaba? -ah hayır buyurun oturun kusura bakmayın ne içersiniz. -Teşekkürler fazla vaktinizi almıycaz. O kadın aslında sizin büyükannenizdi. Ailenizin hiçbir ferdi şu an yaşamıyor. Bir kişi dışında bir ablanız var ve Antalya’da yaşıyor. O da sizi arıyormuş kabul ettiğiniz takdir de bir hafta içinde burada olacak. Dilim tutulmuştu adeta koşarak çıktım evden dün gece ki yere gittim. Kumsal da uzandım. Bir zaman sonra Halil ve Emre yanıma geldi. Hava kararmıştı çoktan dün gece ki gençler yine ordaydı. Onların yanına gittim Halil ve Emre peşimden geliyordu. Deli gibi içip ağlıyordum. Eve kaçta gittiğimizi hatırlamıyorum acaba dün gece neler olmuştu? Eve nasıl gelmiştik? Başım çatlıyordu of gene çok içtim .s tam yataktan kalkmak üzereyken birden çıplak olduğumu fark ettim ve burası benim odam değildi… Şu duvarda ki resim olamaz ben ne yaptım böyle!

Baran etkilenmemiş gibi yaptı

Oy kıyamam ben sanaaa! Sıkıldın mı sen? -Zeynep kızdırıyorsun beni! Genç kadın onun yüzüne bakınca kendini tutamadı. Çocuk gibi bakıyordu adam. Kadın ona yaklaştı ve kollarını boynuna dolayıp yanağına bir öpücük kondurdu. Baran etkilenmemiş gibi yaptı ve konuyu değiştirdi. -Dersin var mı şimdi? -Hayır, bugün bitti artık. -İyi çıkalım o zaman hadi! -Nereye? -Şşşt konuşma! Yürü yoksa derse geç kalacaksın! Ben seni okula bırakırım. -Ama dersim yok dedim? Baran kadına aldırmadı ve elinden tutarak yavaşca odanın kapısını açıp etrafa baktı. Kimse yoktu. Kadına döndü ve işaret parmağını kendi dudağına götürerek ona ses çıkarmamasını söyledi. ***** Genç kadın adamın söyledikleriyle hemen Baran'a baktı. Sanki o an kezzap içmiş gibi içi yanmaya başlamıştı. Baran kadına baktı ve birşey söylemek için ağzını açtı. Ama ne söyleyeceğini bilmiyordu. Çünkü ne derse desin kadını inandıramazdı. Kadın zaten ne olacağını anlamıştı. Bembeyaz olmuştu yüzü. Boğazı kurmuştu. Korkunun ne demek olduğunu o zaman anlamıştı... NOT:Daha uzun bir alıntı yapmak isterdim ama mobilim :/ Siz merak edin bölüm yarın gece gelir :D Ama yorumlar artarsa geceye bırakmamaya çalışırım :)

26 Mayıs 2013 Pazar

Duygu ben gidecegim artik

Duygu kendini dinlemedigimi anlayinca konusmayi birakti. Evde sessizlik hakim olmustu. Aklimdan bir sürü soru geciyordu. Bunca zaman prensimi aramistim buldugum zaman da neler gelmisti basima hepsi benim hatamdi Timur un evli oldugunu bile bile bu atese atmistim kendimi. Kapinin sesiyle kendime geldim. Duygu kapiyi acmaya gitmisti kim acaba diye düsünürken Timur un sesiydi bu Timur gelmisti. Ama neden gelmisti bana tekrardan yalanlar soylemek beni kandirmak icin mi gelmisti. -İdil affet beni. Ben sana asik oldum ben seni seviyorum seninle olmak istiyorum -Seni dinlemek istemiyorum Timur git evimden -İdil lutfen dinle beni sensiz yasayamam ben sen olmazsan bi tarafim eksik kalir benim anla İdil beni asigim ben sana -Timur bu bana yalan söyledigin gercegini degistirmez -İdil dogruyu bilseydin benimle olmazdin -Evet olmazdim cunku ben kimsenin arasina giremem bu kötülügü ne esine nede cocuguna yapamam -İdil zaten en bastan bu yana hala evli oldugumu ve bir kizim oldugunu biliyordun sana tek yalanim seninle tanistigimda bosanmak uzere oldugum herseyi bile bile yasandi bunlar simdi ne degisti gene bosanacam -Ne mi degisti Timur benim yuzumden bosanacaksin ve yalan soyledin bana artik git Timur yuzunu gormek istemiyorum senin -İdil yapma bunu bana asigim vazgecemem senden -Vazgec Timur git esinle kizinla mutlu ol -Sensiz mutluluk mu sacmalama İdil -Artik git Timur -Peki İdil ama vazgecmeyecem senden bunu bil Cevap vermemistim. Timur gider gitmez aglamaya basladim. Duygu yanima gelip tekrar tekrar ayni seyleri soyluyordu birden onu susturup -Duygu ben gidecegim artik kalamam baska sehir baska bir hayat kurmaliyim kendime -İdil yapma sakin tüm herseyi birakip gidemezsin -Gitmek zorundayim -Hayir İdil tamam isinu degistirirsin yeni bir ev buluruz numaralarinida degistiririz Timur bulamaz seni -Ama bu sehir onu hatirlatacak bana sürekli karsilasma ihtimaliyle yasayamam Duygu -İdil bizler ne olacagiz deger mi herseyi birakip gitmene -Dogru olan bu Duygu ama söz dügününüze gelecem -İstersen gelme İdil hanim Duyguyla konusmak cok iyi gelmisti biraz olsun rahatlamistim. 3 ay sonra (Timur un agizindan) Aylardir İdil e ulasmak icin yapmadigim sey kalmadi hangi kapiyi calsam hep yüzüme kapandi. Onsuz olamiyordum nefes almak bile zulüm gibi geliyordu. En son konustugumuzdan bu yana 3 ay gecmisti gece gündüz aradim yoktu hicbir yerde yok ne yapip İdil i bulmaliydim. Hatice ile tamamen bosaniyordum bitecekti hersey oda artik İdil i sevdigimi anlamisti ahh İdil ahh keske yillar once ciksaydin karsima keske seninle evlenmis olsaydim keske senden cocugum olsaydi. Sensiz olamam ben İdil. Bugün bir umut İdil in eski evine gittim belki bir ipucu bulurum gerci hergun geliyordum ama sonuc ayniydi. Geldigimde eve birilerinin tasindigini gördùm acaba İdil geri mi dönmüstü büyük bir heyecanla ciktim yukari kapiyi kirarcasina caldim. Kapi acildiginda karsimda duran baska bir bayandi hayal kirikligina ugramistim -Pardon kime bakmistiniz -3Ay once burada İdil Hanim oturuyordu geri geldi sanmistim özür dilerim -Siz eski kiracimdan bahsediyorsunuz İdil apar topar Antalya ya tasindi siz kimsiniz akrabasimi ? -Evet akrabasiyim İdil i bulmam lazim adresi var mi acaba -Malesef yok adresi sadece Antalya ya tasindigini biliyorum fakat iceride bir kutu var gittikten sonra esyalarini göndermisler galiba belki oradaki adres isinize yarar -Alabilir miyim o kutuyu lütfen cok önemli bulmam lazim İdil i -Bekleyin getireyim size Ev sahibi kutuyu getirmisti tesekkur edip ayrildim oradan hemen arabama binip kutuyu actim icerisinde bizim resimlerimiz İdil e aldigim hediyeler hepsi vardi tüm anilarimiz bu kutunun icerisindeydi. Üzerindeki adres Antalya Konyaaltiydi hizla yola ciktim İdil e biraz olsun yaklasmistim. (İdil in agizindan) Antalya ya tasinali 3 ay olmustu kendime yeni bir is bulmustum biraz olsun düzelmistim ve Timur dan hamileydim bu bana biraz olsun güc veriyordu bir an olsun Timur aklimdan cikmiyordu merak ediyordum ama ondan uzak kalmaliyim buna mecburum ve hicbir zaman Timur bu bebegi bilmemeli.

Kadın onlara gülümsemeye devam ederken

Ayla hanım ve Asım bey büyük kapının önünde birbirlerine şaşkınlıkla bakakalırken "Ama Asude ablamın annesi ve babası siz değil misiniz?" Dedi Can çocuksu bir masumiyetle. Birbirine bakınan üçlü bu soruyla kendine geldi ve Asım bey kadına "Pardon ama bunu nereden çıkardığınızı öğrenebilir miyim?" Diye sordu ters bir tavırla Kadın onlara gülümsemeye devam ederken çantasına uzanıp doğum belgesini ve yetimhanenin arşivinde bulunması gereken evlat edinme dosyalarını çıkartarak Asım beye uzattı. "Bunlar yeterli kanıt teşkil ediyor herhalde... Artık içeri girsem de öyle konuşsak" Adam tombul parmaklarıyla tüm her şeyi gözleri parlayan kadının elinden koparırcasına aldı ve kontrol etmeye başladı. Haklıydı. Her şey belgelenmişti. Kadının Asude'nin annesi olduğuna kanaat getiren adam gönülsüzce "Peki içeri girin konuşalım" Dedi. Her şey böyle üst üste gelmek zorunda mıydı? Kadın gülümseyerek daveti kabul etti. Arkalarından gelen kadınla salona geçen Asım bey ve Ayla hanım onu koltuğa buyur etti. Ayla hanım "Bir şey içer misiniz?" Diye sordu nezaket icabı Kadın boğazını tutup yüzünü buruşturduktan sonra "Aslında soğuk bir meyve suyu iyi gider." Dedi "Hava çok sıcak buraya gelene kadar neredeyse kurudum" Ayla hanım kadına üstten bir bakış atıp başıyla onayladı ve onun isteğini yerine getirmek için mutfak tarafına yöneldi Bu sırada Asım bey elindeki belgelerin ayrıntılarını da inceliyordu oturduğu masada. Herşeyiyle resmiydi tüm belgeler "Hemen konuya girmiş gibi olacak ama, şimdi niye geldiniz?" Diye sordu adam bakışlarını kadına dikerek Kadın büyük salonun her yanını inceleyip koltuğun rahatlığına bakarken adama döndü "Açık değil mi, artık kızımı görmek istiyorum..." "Peki niye şimdi?" Diye ısrar etti Asım bey sandalyesine yaslanarak "27 yıl sonra mı aramak aklınıza düştü? Yanlış hatırlamıyorsam, belgelere göre de öyle kızı daha yaşına bile varmadan tüm haklarınızdan feragat ederek yetimhaneye bırakmıştınız" "Birincisi malum yetimhanelerin gizliliği yüzünden onu bulmam zor oldu" Kadın geniş koltukta kendine güvenen bir tavırla arkasına yaslandıktan sonra yüzüne bir acı çöktü "Hamile kaldığımda 20 yaşındaydım ve buna hazır değildim. Üniversite okumak için Ankara'ya gelmiştim ve saftım. Sonra aslen bir İngiliz olan ama şirketinin Türkiye ayağını kontrol etmek için buraya gelen Jerry ile tanıştım. O 35 yaşındaydı ve arkadaşlarla eğlenmek için gittiğim bir gece kulübünde görmüştük birbirimizi." İç çekerek gözlerini yumdu "Akıllı ve espriliydi, yakışıklılığını saymıyorum bile. Etkilenmiştim. O da etkilenmişti. Kısa sürede aramızda bir şeyler başladı ve sık sık bir araya gelir oldu. İlk bir kaç ay her genç kızın hayalindeki gibi güzel ve özeldi. Ta ki hamile olduğumu öğrenene kadar ama o kadar saftım ki bunu bile geç anladım. O da İngiltere'ye dönmesi gerektiğini ve çocuğu aldırmamın doğru olacağını söyledi. Sonra ben evlenmek konusunda ısrar edince olay çirkinleşti ve o da çekti gitti. Yapabileceğim bir şey yoktu" "Acıklı" Dedi Asım bey sesinde herhangi bir duygu kırıntısı olmayarak. Bu sırada Ayla hanım gelmiş kadına meyve suyunu vererek oğlunun yanına geçmişti. Aslı gülümseyip "Teşekkür ederim" Dedikten sonra kuruyan boğazını ıslatmak için meyve suyundan bir yudum içti "Biliyorum kendin etmiş kendin bulmuşsun diyorsunuz ama gençlikte her şey toz pembe görülür. Ben de kürtaj olmaya korktum bazı ölüm haberlerinden sonra. ilk sömestr da karnım belli olmadığı için eve döndüğümde ailem fark etmedi. İkinci tatile de doğumu yapmıştım ama kilolarım hala duruyordu. Çocuğumu yetimhaneye bırakmamın cezası mıdır bilinmez ailem durumu anladı ve beni evden kovdu. Tanıdığım bir kaç arkadaşım vardı ve onlarda kalmaya başladım. Sonra da şu an ki kocamla tanıştım." Asım bey sabırsız bir tavırla "Hayat hikayenizi dinlediğimize göre daha açık konuşun" Diye uyardı kadını sertçe "Kızımı görmek istiyorum..." Kadın gözlerini her iki kişinin üzerinde gezdirdi bir süre. Ortamda kısa süreli bir sessizlik olmuş herkes düşünceye dalmıştı. Asım bey tehditkar bir tavırla dirseklerini dizlerine dayadı ve ellerini birleştirdi "Bakın" Dedi soğuk sesiyle "Asude bizim kızımız siz bu hakkınızdan yıllar önce vazgeçtiniz. Şimdi ise nasıl temin ettiğinizi bilmediğim bir şekilde gizli belgeleri elde edip kapıya dayanmışsınız. İş dünyasının şüpheciliğinden deyin isterseniz ama buraya geliş nedeninizi sadece annelik duygularınıza bağlamıyorum" Kadının önce kaşları yukarı kalktı ardından Ayla hanımın da soğuk suratını inceledikten sonra teslim olarak güldü "Haklısınız! Buraya saf bir annelik iç güdüsüyle gelmedim ama kızımı geri alabilirim. Tabii istediğim cûzi miktarı bana vermeyi kabul etmezseniz. Asude'nin kafasının karışmasını istemezsiniz herhalde. Hem o nerde ortalarda görünmüyor" Can tam "Ablam gitti" Diye atlamıştı ki Asım bey araya girdi "Evet şirkete gitti işlerle ilgileniyor" Ayla hanım çocuğu yanına alarak onu odasına çıkartırken Aslı gülümseyip çocuğa baktı "Belli ki bir çocuğunuz daha var benim kızıma ihtiyacınız yok gibi duruyor" "Konumuz bu değil. Hem blöf yapmayı kesin" Asım bey ayağa kalkarak elindeki belgeleri kadının kucağına fırlattı. Kadın onları zorlukla yakalarken "Çocuğu almaya çalışma yaşı çoktan geçti ve Asude de akıllı bir kızdır sizin niyetinizi hemen anlar. Bu saatten sonra 27 yaşındaki bir kızın velayetini alamazsınız koparmaya çalıştığınız paranıza gelince, alkolik ya da kumarbaz kocanıza başka bir yerden para bulun" Diye devam etti Kadının kaşları ikinci kez yukarı kalkarken elindekileri düzenleyip o da ayağa kalktı "Bayım gerçekten akıllısınız. Fakat bu tercihi Asude'ye bıraksak" Asım bey politik bir tavırla gülümsedi "Tüm hayatınızı önüne serip kızıma apaçık gerçeği göstermem işten bile değil. O zaman da tercihi yine biz olacağız ama siz daha fazla dibe vurmuş olacaksınız" Alayla kadının boynundaki morluğa bakarak devam etti "Tek bir telefonla kocanız kadına şiddetten, siz de şantajdan hapise düşersiniz" Kadının ciddileşen suratıyla beraber artık nezaketten uzaklaşarak onu kolundan sürükleyerek kapının önüne attı Ayla hanım koşarak merdivenlerden indiğinde "Gitti mi?" Diye sordu "Asude'nin nerede olduğunu bilmeyişimizden şüphelenmedi değil mi?" "Hayır!" Dedi adam bıkkın bir tavırla saçlarını karıştırırken "Ah Asude! Bu kız başıma iş açacak. Eğer kadın onun ilgisizlikten yakınarak kaçtığını anlasaydı başımızdan ayrılmazdı. Gazetelere manşet olmak da cabası. Bu kadar para kaybetmişken bir de bunlarla uğraşamam" O salona geçerken kadın da onu takip etti. ~«¤»~«¤»~ İngiltere - 1832 Christian kadının gözlerinin içine bakarken onu nasıl korkutup heyecanlandırdığının farkındaydı. Minik serçenin kalbi nasıl da kuş gibi çırpınıyordu. Evet, ikisinin de göğüsleri neredeyse bütünleşmişken onun kalp atışlarını kendi kalp atışları gibi rahatlıkla hissediyordu. Aslında karanlıkta iyice koyulaşmış bu inatçı gözlere bakarken intikamını erkene çekip onu burada öldürmeyi bile düşünmedi değil zira sabah ki öfkesi hala sağlamdı. Kimse bu zamana kadar onu bir saniye bekletmediği gibi, böyle herkesin önünde de kimse küçük düşürmemişti. Bu ufak yılan canına susamış gibi kabahatlerine her gün bir yenisini eklerken şu an onun ince boynunu kırmamak için kendisini tutması gerekmiyordu aslında. Ama tuttu. Hatta eğlenmeye bile başlamıştı. Minik serçe az sonra korkudan ölecekmiş gibi duruyordu "Burada ne arıyorsun?" Diye sordu farkında değilmiş gibi kendini ona daha çok bastırarak. Asude ürkek bir tavırla "Şey! Ben..." Diye soluk soluğa konuşuyordu "Ben, buralarda.. geziniyordum" Adamın kaşları anlamayarak çatıldı bir süre, kararmış havaya eşlik eden rüzgar gölün havası sinmiş bedeninin kokusunu Asude'ye vuruyordu. "Anlamadım!" Genç kız bu derinden gelen sesle bir şeyi fark etti. Kahretsin Türkçe konuşmamıştı öyle değil mi? "Ben etrafta dolaşıyordum" Diyebildi sadece toplayabildiği en fazla güçle. Adamın alaylı küstah gülüşü çehresinin keskin hatlarını yumuşatırken "Karanlıkta, böyle yalnız başına geziler sizin gibi zarif leydilere uygun olmaz Leydim! Ortada kötü niyetli bir sürü adam var. Tanrı'ya şükür ki şanslısınız benimle karşılaştınız..." Asude kendini tutmasa kahkaha bile atabilirdi. Aslında birilerinin onu bu adamdan koruması gerekirdi. Korkusu geçmiş olmasına karşın garip bir heyecan hala içinde duruyordu. Yeni kazandığı cesaretiyle "Hem sen beni bıraksana artık!" Diye kafa tutarak eski Asude'nin geri gelmiş olduğunu kanıtladı. Adam bir süre durumlarını incelercesine önce tek eliyle kavradığı ince bileklerini oradan iç içe geçmiş vücutlarını süzdü. Yeni fark etmiş gibi Asude'nin çakmak çakmak yanan gözlerinin içine bakarken "Özür dilerim Leydim" Dedi "Eğer yalnız yaşıyorsanız kendinizi tehlikelerden korumayı öğrenmelisiniz. Ben de içgüdüsel olarak tehlikeyi hissedince böyle yaptım" Adam yapay şaşkınlıktaki suratıyla, kadını inceliyordu. Aslında bir bakıma yalan sayılmazdı. Böylesi yumuşak bir beden Christian'ın karanlık arzuları için tehlike bile arz ediyordu. Asude daha da inatçı bir tavırla "Artık tehlike içermediğimi gördüğüne göre beni serbest bırakabilirsin" Diye emretti. Adamın yandan gülüşünü gördüğünde de öfkesi iyice kabardı. Christian alaycı bir tavırla dudak büktü "Ama beni gölde izlediğinizi düşünürsek, bu o kadar doğru sayılmaz Leydim!" Lanet olsun! Asude aynı anda kıpkırmızı kesilen yüzünü aşağı eğdi. Ah! Görmüştü demek ki "Ne münasebet?" Diye bir anda konuşarak sesinin titremesine engel oldu. Şimdi büyüme çağındaki bir kız kadar utangaç hissediyordu kendini "Ben buralarda dolaşıyordum. Doğru gölde seni gördüm ve tamamen tesadüftü. Hemen de eve yöneldim" Bulduğu bahanenin geçerliliğini teyit etmek için adamın yüzüne baktı. Kahretsin inanmış gibi görünmüyordu. Utancını saldırganlığının altına gizledi "Hem ben senin gibi yaşı geçmiş adamı mı gözetleyeceğim şu haline bak senin torunlarını büyütmen gerekir" Son cümleyle Christian, kızın önceden söylediği sözleri hatırlayarak dişlerini sıktı ve hızla kendini geri çekti. Asude o çekilene kadar ona dayandığının farkında bile değildi. Boş bulunup öne doğru sendeleyerek dengesini kurmaya çalıştı. Christian onu tutmak için parmağını bile kıpırdatmayıp olduğu yerde sadece izledi. Asude zorlukla dengesini sağlayarak öfkeyle başını kaldırdı. Bu kaba adamda nezaket namına bir şey yoktu. Fakat içinde kabaran öfkenin yanı sıra garip bir boşluk oluştu yüreğinde. Daha demin bu adamın kendine bastırdığı sert bedeniyle sanki içinde önceden fark etmediği bir yer dolmuş gibiydi. Başını sallayıp dikleşerek saçma düşüncelerinden kurtulmaya çalıştı. Aslında öfkeliydi ve adama ağzına geleni saymak istiyordu ya da kovmak. Fakat akıllıca düşünmek adına biraz sakinleşmeye karar verdi. Hem adamı kovarak sinirini çıkartamazdı ki. Ona yapacağı ikinci misillemeye kadar beklemeyi uygun gördü. Christian'a arkasına dönüp "Sen de odana git istersen" Diye konuştu alayla "Bu yaşta, bu kadar karanlıkta bir şey görmen zor biliyorsun!" Genç kızın alaylı sözleriyle karanlık yeşil gözlerini kıstı Christian. Önünde ilerleyen kızı süzerken 'Öyleyse ince belinin kıvrımlarını ve kalçalarının beyaz eteğin altından salınışını nasıl görebiliyorum bu kadar uzaktan' Diye içinden geçirdi. Ahlaksız düşünceleri yine üşüşmüştü. Asude hızla ağaçlıktan çıkarken malikanenin önündeki ışıklar gözüne çalındı. Eteklerini tutup o yöne yaklaşarak durmaksızın ağlayan Lilith fark etti önce. Sonra emirler yağdıran Dük Arnold ve yanlarında sabırsız bir endişeyle bekleyen Felicia dikkatini çekti. Sahnenin sebebini az çok anlamıştı. Bu yüzden uzun paltosunu giymiş Dük Arnold yanındaki bahçıvan ve yardımcısına nereye gideceklerini söylerken "Anne! Baba!" Diye ayrı ayrı seslendi. Bir anda ona dönen başlarla Leydi Felicia koşarak merdivenleri indi ve onun yanına geldi. Sıkıca sarılarak "Neredeydin kızım?" Diye sordu "Kayboldun diye endişelendik" Asude boynunu bir kıskaç gibi saran kollardan dolayı kadına cevap vermek bir yana nefes bile alamıyordu. Bu sırada Dük Arnold ellerini arkada birleştirmiş halde yanlarına gelip "Neredeydin?" Dedi azarlayan bir tonda "Lilith'i de kovacağım seninle ilgilenmediği için" Asude zorlukla kendini kadından kurtarıp "Lütfen efendim" Diye inledi "Onun hiç bir suçu yok. Bahçede dolaşacaktım ama ben dışarı çıktım" "Neden?" Diye konuşan adamın keskin sesine eşlik eden sert bakışları Asude'yi korkuttu. Sonuçta Angelina'nın kaçtığını biliyordu. "Özür dilerim" Dedi sesine biraz hüzün ve kırılmışlık yükleyerek "Biliyorum ama sevdiğim adamla dolaştığım yerlerde tekrar dolaşmak istedim... Onu özlüyorum!" Yalan söylemek hoşuna gitmiyorsa da şimdi özlem dolu bir sevgiliyi oynamak şu an ki gerilmiş sinirleri yumuşatırdı belki. Nitekim de öyle oldu. Asude önüne eğdiği başını kaldırdığında Felicia ağlamaklıydı, Dük Arnold'ın bakışları da yumuşamıştı "Hadi artık içeri girelim" Başıyla evi işaret etti ve Dük'ün ardından eve yöneldiler. Christian ise onların bu durumunu uzaktan izliyordu. Kızın, ailesi üzerindeki etkisi aşikardı. Biraz hüzünlü baksa hemen yumuşuyorlardı. Minik serçenin şımarık olması şaşmamak gerekirdi. Ama Christian onu gerçek bir kadın yapmaya niyetliydi. Bizzat onu skandalların ortasına attıktan sonra, acıyla epey olgunlaşacaktı. Bundan sonra kimse onunla evlenmez yalnızca metres olurdu. Yalnızca metres... ..... Asude saçlarını çözmüş bir halde aynanın önünde geceliğinin ipleriyle oynarken dalgındı. Lilith yatağa hazırlarken ve etrafında dolanırken onu görmüyor gibiydi. Bu gece hava çok güzeldi sanki. Lilith ona dönüp "Efendim yatağınız hazır" Diyerek ellerini birleştirdi. Asude başımı çevirip ona gülümsedikten sonra "Teşekkürler Lilith" Diye ayağa kalktı. Yanına gelip bir elini omzuna koyarak "Üzgünüm bugün seni de zor durumda bıraktım" Dedi Genç kız aceleyle başını iki yana sallayıp "Hayır Efendim suçlu benim" Diye itiraz etti "Bahçeye bile gitseniz, hiç bir işimi önemsemeden sizin yanınızda olmalıydım." Asude onu bırakıp yatağın yanındaki küçük komodinin üzerinde yanan mumun aydınlığında odayı seyretti. Ardından yavaş adımlarla yatağın kenarına oturup "Teşekkürler artık çıkabilirsin" Dedikten sonra ince çarşafı kaldırarak altındaki yerini aldı Onu başıyla onaylayan Lilith "Hanımım" Diyerek lafa başladı "Akşam siz eve geldikten bir süre sonra yeni seyis de geldi" Asude birden heyecanlanmıştı "Neden?" Lilith omuz silkerek "Bugün olmayan dersi telafi etmek adına yarın erkenden ve öğleden sonra bir ders yapmayı önerdi" Deyince Asude gizemli bir ifadeyle yatağın arkalığına yaslandı "Ona söyle bana emir veremez. Yarın tek bir ders olacak o da güneş yeni doğmuşken." O kibirli seyis uykusunu alamadığında ne olacaktı bakalım "Hava çok sıcakken çalışmak istemiyorum. Ona erkenden haber verirsin!" Lilith başıyla onaylayarak çıktığında, Asude sinsice sırıtıyordu. O adamın uyku sersemi halinden yararlanıp epey dalga geçecekti onunla. Belki biraz attan bile düşürebilirdi. Sinsi planlarının keyfinden midir bilinmez yatağa yattıktan sonra uzun bir süre uyuyamadı. O uykuya daldığında güneşin doğmasına kısa bir süre vardı. ~«¤»~«¤»~ Lilith esneyerek önlüğünü bağladı ve Aşçı Debbie'nin kazanla ilgilenen tombul yanaklarını sıktı "Günaydın" Debbie huysuzlanıp "Bırak beni deli kız" Diye söylendi ve köşedeki bakracı kızın eline tutuşturdu "Hadi git ilerideki çeşmeden biraz su getirde uykun açılsın, ocağa su koymalıyım." Lilith itiraz ederek "Debbie benim yeni seyisin yanına gitmem lazım" Derken mutfağa kızıl saçları epey karışmış Sarah girdi. "Neden?" Kızın meraklı sorusuna uyku sersemi bir halde yanıt verdi Lilith "Hanımefendi Angelina çok sıcak oluyor diye erkenden ders yapmak istiyor" Sarah'ın iri gözleri parlarken doğru düzgün bağlanmamış elbisesini umursamayarak hızla mutfak kapısına yöneldi "Debbie haklı sen bakracı doldur ben haber veririm" Lilith ya da Debbie daha duruma itiraz edemeden o çoktan avluyu geçip ahırlara yönelmişti. Acaba seyis şu anda ne yapıyor olabilirdi? Muhtemelen uyuyordu. Bu genç kızı daha da keyiflendirdi ve seyis odasının bulunduğu ahırın büyük kapısını zorlanarak itti. İçerideki at, saman ve tezek kokusuyla yüzünü buruşturup eğri büğrü merdivene yöneldi. Adımlarını sessizce atarken bir kaç kez buraya Abel için gelişini ve reddedilişini hatırlayıp Angelina'dan bir kez daha nefret etti. Hatta o sürtüğü bir keresinde burada yakalamış ama onlara görülmeden ağlayarak hemen dışarı çıkmıştı. Artık yeni bir şansı vardı ve bunu kaçırmayacaktı. Yatağın başına gittiğinde adamın sırt üstü göğsü çıplak bir şekilde yattığını gördü. Tıpkı dün ki gibi kanı kaynamaya başlamış karnının içine bir ılıklık dolmuştu. Bu onun aradığı fırsat olabilirdi. Hemen yatağın yanına oturup parmak uçlarını adamın bronz göğsünde gezdirmeye başladı. Bu bile ona eşsiz bir haz veriyordu. Dudaklarını ısırarak eğildi ve baştan çıkartıcı bir şekilde adamın dudaklarını öpmeye başladı. Sert dudakların kapalı olması ne büyük talihsizlikti. Adama biraz daha sokulmuştu ki küçük bedeni savrularak yatağın diğer yanına uzandı ve o daha ne olduğunu kavrayamadan adam üstündeydi. Delici yeşil gözler ona sert bir ifadeyle bakarken sözsüz bir soru gezdi bakışlarının arasında "Seni istiyorum!" Diyebildi sadece genç kız cevaben Adamın yeni uyanmışa hiç benzemeyen gözleri kızın yüzünde ve üzerinde dolandı. Christian bunun doğru olmayacağını iyi biliyordu. Ama neredeyse her gecesi bir kadınla geçen bir erkek olarak ayağına geleni reddedemezdi. Biraz tatmanın kötü olmayacağını düşünerek kızın eteğini yukarı sıyırmaya başladı. Bu sırada dudakları da Sarah'ın davetkar dudaklarına gömüldü. Çıplak bacağını bir eliyle okşayıp öpüşmelerinin şiddetlenen temposunda bir eli de yukarı tırmanarak iliklenmemiş elbisenin yaka kısmından içeri daldı. Kızın dudaklarından içgüdüsel bir inleme koparken adam kendini onun bacak arasına bastırdı Her şey o kadar hızlı gerçekleşiyordu ki Sarah adamın büyülü yakınlığıyla kendinden geçmek üzereydi. İçinde durmadan büyüyen bir boşlukla adama daha fazla sokulurken böylesi bir şey yaşamadığını düşündü. Adamın acımasızca dudaklarını dişleyip sömüren dudakları boynuna oradan daha aşağılara kayıyordu. Aslında Sarah hiç pasif olmayı sevmezdi ama şu an adam üzerinde öyle büyük bir hakimiyet kuruyor ve ona düşünmek için fırsat vermiyordu. Böylesi bir tutkuya sahip olan adamın sayısız metresi olmalıydı. İnce bacaklarını onun beline dolayıp gelecek olanın özlemiyle tutuşurken adam birden onu hayal kırıklığına uğratarak geri çekildi. "Durma!" Diye inleyen kıza aldırmadan onun üzerinden çekilen Christian, Sarah'ın karıştırdığı saçlarını düzeltti "Bu kadar yeterli" Adamın sözlerine itiraz etmek üzere birden doğrulan Sarah neredeyse yarı çıplak oluşunu önemsemiyordu "Neden?" Adam ona bakmaksızın ayağa kalkarak yüzünü yıkamak için köşedeki küçük su teknesinin başına gitti. Tam bu sırada dışarıdan seslenen Lilith'in sesini duydular. "Seyis Christian orada mısınız?" Adam kaş çatarak tavan arasının penceresinden bakmak için oraya yöneldi. Kafasını eğip alçak pencereden dışarıya baktı "Evet" Lilith çekingen bir tavırla "Sarah sizi uyandırmaya gelmedi mi efendim?" Dedi "Hanımefendi sadece sabah erkenden bir ders olmasını istedi. Hazırlanmalıymışsınız." Christian'ın öfkesi iyice derinleşirken sertçe "Tamam geliyorum!" Diyerek içeri girip yarı çıplak kıza baktı "Niye en baştan söylemedin?" Sarah ağlamaklı bir ifadeyle yataktan kalkıp ona yaklaştı ve ellerini onun göğsüne koyarak parmak ucundu yükseldi. Dudaklarını onunkilere sürttü. "Şimdi bunu düşünme seni anladım." İri gözlerini yıkık dökük odada gezdirdi "Benim odamda. Seni gece bekliyor olacağım. Biri görürse sana eski elbiselerden vermek için çağırdığımı söylersin." Geri çekilip üstüne başını düzeltti "Mutfağın yanındaki oda" Giden kızın arkasından alayla bakan adam hızla üzerine gömleğini geçirmeye yöneldi. Bu kadınların akılları ya yatakta ya paradaydı. Fakat onun aklı şu an tek bir kadındaydı. Rezil etmeyi planladığı kadın. Ayaklarına uzun çizmelerini geçirip gömleğini pantolonun içine soktu. Eski deri yeleğini giyerek eğri merdivenlerin kırılma olasılığını düşünmeden hızla aşağı indi. Atı hazırlayıp eğerlerken kadının neden bu kadar erken ders görmek istediğini düşündü. Kendisi için bir sorun yoktu. Sonuçta tilki uykusu gibi bir uykuya sahipti. Kısacık uykularda bile aynı dinçlikte uyanabilir hatta bir saatlik uykuyla günlerce durabilirdi. Özellikle de şimdi uyarılmış bir halde uyanmışsa bugün epey güçlü olacağı kesindi. Ahırın kapısını açıp atla beraber geniş açıklığa çıktı. Etrafına bakınarak atın yelesini okşuyordu rahat bir tavırla. Angelina'nın bugün onu bekletmeyeceğini içten içe biliyordu. Dün gece epey korkmuştu minik serçe. Tabii hala o inatçı burnu havadaydı ama Christian o yüzü yere eğeceği günleri sabırsızlıkla bekliyordu. Bunu çok mu içten dilemişti yoksa yanlış mı görüyordu? Angelina yanındaki hizmetçisine tutunarak sarsak adımlarla ona yaklaşırken başı önünde adeta yarı baygın gibi ilerliyordu. Ona yaklaştıklarında Lilith hanımına dönerek "Efendim yapmasanız çok uykulusunuz" Diye endişeyle söylendi Asude sarhoş bir tavırla başını kaldırıp çatık kaşlarının üzerine düşen dağınık saçlarıyla "Sen bana karışma Lilith" Diyerek kızı azarladı. Ardından kahverengi gözleri uyku mahmuru bir halde kaşları yukarda ona bakan adama döndü. Zaferini kutlamak için adamı aynı kendisi gibi uykulu görmek istiyordu ama lanet adam sabahın köründe bile dinç ve yakışıklıydı "Pislik" Diye homurdanırken Lilith anlamayarak ona baktı "Efendim" Asude bıkkın bir halde onu kovaladı "Hadi git!" Lilith hala endişeyle ona bakarken Christian kıza başıyla gitmesini işaret edip Asude'yi kolundan tuttu. Lilith mecburi bir halde onaylayarak malikaneye yönelince Christian genç kıza baktı "Yapmak istediğinize emin misiniz Leydim?" Asude eliyle gelişigüzel bir hareket yapıp "Sen işine bak ve bana dersimi ver!" Deyince Christian gülümsemeden edemedi. Bu kıza dersini verek en büyük isteğiydi. "Tamam o zaman Leydim" Genç kızı ata doğru sürükledi "Önce beraber binelim ki size gerekli kuralları daha iyi anlatabileyim" Asude başıyla onayladığında onun tekrar uyuduğuna dair şüphelendi ama üstünde durmadı "Şuraya basın Leydim" Derken kızın gösterdiği yeri ayağıyla bulamaması üzere derin bir nefes verdi. Asude'yi ata dayayıp kendisi hızla ata atladıktan sonra genç kız atın yelesini yastık zannetmeden eğilip onun belini kavradı. Hızla yukarı çekildiğinde kız cılız bir çığlık attı ama kendisi bile duyamamıştı kesin. Atın yularını alıp kızın eline tutuşturdu. "Çok germeyin yoksa at rahatsız olabilir Leydim!" "Hıhı!" Asude atın üzerinde yanlamasına otururken eline tutuşturulan yuları sıkıca kavradı ve "Deh!" Komutunu verdikten sonra atın eşkin gidişiyle mahmur bir şekilde gülümsedi "Başardım!" Christian tepesinin üzerinden kıza bakarken "Evet başardınız." Demekle yetindi. Kızın dağınık saçları dikkatini dağıtıyordu Asude, Lilith'in üzerine zorlukla geçirdiği gül kurusu elbisesinin eteğini düzeltti. Biraz uykusu açılsa zihnini toparlayıp gece düşündüğü planları hayata geçirecekti ama bir soğuk esen rüzgar hariç her şey onun uyumasını destekliyordu sanki. Altında eşkin giden atın sallantısı beşikten farksızdı. Arada Christian'ın yönlendirmesiyle atı döndürebiliyordu. Özelliklede bir omzunun dayalı olduğu sıcak beden genç kızı uykunun! kollarına itekliyordu. Bu adam bu havada nasıl bu kadar sıcak olmayı başarıyordu. Asude oldu olası üşürdü hatta ayaklarının hiç ısındığı görülmemişti. Hatta annesi ve babasının onunla ilgili olduğu dönemde Ayla hanım sıkça yakınırdı "Evleneceğin adam sıcak bir yapıya sahip olsa bari" Asude bu sözleri ve geçmişi hatırlarken her şey bir rüyaya dönmüş elleri kucağına düşmüştü. Christian hemen yuları almak için uzanırken Asude artık neredeyse tamamen uyuyarak onun boyun çukuruna başını gömdü. "Nasıldım?" Sözü bir iç çekiş eşliğinde dudaklarından dökülürken soğuktan kaçmak için adamın sıcak vücuduna sarıldığının farkında değildi. Christian onun uykuya daldığını anlayana kadar bekledi. Madem uykusunu bölemeyecekti niye bu saatte ders yapmak istemişti ki bu kız? Saçları yeşil gözlerine ve hafif uzamış sakalına doğru uçuşurken dudaklarını biraz eğip Asude'nin kulağına yaklaştı ve derinden gelen bir fısıltıyla "Mucize gibiydiniz Leydim!" Dedi "Hemen öğrendiniz, siz benim Mucizem'siniz..." ..... Asude gözlerini açtığında kendini geceliğini giymiş halde yatağında buldu. Dört direkli işlemeli yatağından doğrularak biraz sersemce etrafına baktı. Sahi buraya ne zaman gelmişti? En son Lilith'e ders görmek için gitmesini emrediyordu ve gerisi bir hayal gibiydi. Christian onu ata bindirmişti sanki! Oflayarak yataktan kalkıp köşedeki sandalyenin üzerine gelişi güzel konmuş elbisesine uzandı. Güneşin odasına hükmünden anladığı kadarıyla öğlen civarları olmalıydı. Güya seyisi rezil edecekti ama kendi planını yine kendi mahvetmişti. Kapı çalınca "Gir!" Diye emrettikten sonra geceliğini çıkartmaya yöneldi. Kapıya arkasını dönmüş halde geceliğin eteklerini kaldırmaya başlayan Asude boğuk ve tekinsiz bir tonda "Leydim!" Diyen sesle olduğu yerde sıçrayıp bir çığlık attı. Dengesini kaybedip yatağa düşerken hızla sırt üstü dönüp adama dehşetle bakarak "S-sen burada ne arıyorsun?" Diye kekeledi Christian örtülü bir tavırla ona adım adım yaklaşırken Asude'de yatakta geri geri gidiyordu. Yatağın sonuna geldiğini anlayan genç kız çaresizce durmuştu ki Christian ona doğru eğilip elinin tersiyle önce yanağını okşadı ardından iki omzunu sıkıca kavradı "Gel buraya!" Diyerek kendine çekerken Asude onu durdurabilecek konumda değildi. Zira adamın gözlerindeki yoğun ve çekici ifade nutkunun tutulmasına neden olmuştu. ..... Asude ikinci kez ama bu sefer nefes nefese uyandı. Etrafına hızla bakınan genç kız çarşafı boynuna kadar çekip soluklandı. Lanet seyis rüyada bile rahat bırakmıyordu. Bu sırada kapı birden açılınca Asude yüksek bir çığlık eşliğinde gelene baktı. Lilith elinde yüz yıkama teknesiyle neye uğradını şaşırmış bir halde ona bakarken "Ö-özür dilerim hanımım" Dedi "Ben hala uyuyorsunuz zannetmiştim!" Kızın ürkek sözleri üzere kendine gelen Asude "Ben yatağa nasıl geldim?" Diye sordu aceleyle. Lilith elindekini köşedeki masanın üzerine koyup hemen saygıyla hanımının yanına döndü "Yeni seyis kucağında getirdi efendim. At sürerken uyuyakalmışsınız" "Kahretsin!" Asude söylenerek yatağından kalktı ve yüzünü yıkadı "Annem ve babam neredeler?" "Sizi akşam yemeğine bekliyorlar efendim!" Lilith'in güler yüzle söylediği bu söz havluyla yüzünü kurulamakta olan Asude'nin dehşetle inlemesine neden oldu. Hızla pencereye koşan genç kız ikinci şoku kararan havayla yaşamıştı "Ah! Olamaz... Ben kaç saattir uyuyorum böyle!" Lilith ona yaklaştı "Belli ki gece uykusuz kalmışsınız hanımım tabii sabah da erken kalkınca deliksiz gün boyu uyudunuz" Asude içinden 'ben senin yapacağın planın...' diye kendine küfrederken Lilith'in yardımıyla giyinip aşağı indi. Salonda uzun masanın iki ucunda oturan Leydi Felicia ve Dük Arnold'u selamlayıp "Özür dilerim geciktiğim için" Diyerek ortada bulunan kendi yerine oturdu. Leydi Felicia biraz telaşlı bir tavırla "Hasta değilsin ya kızım!" Diyerek kahverengi gözlerini kızına dikti Asude zoraki bir tebessümle "Hayır efendim" Dedi yemeğini keserken "Sadece dün gece uykusuz kalınca böyle oldu. Tekrar özür dilerim!" Dük Arnold yemeğinden başını kaldırmadan kızının dün geceki uykusuzluğunu eski seyisi özlemesine yordu. Konudan uzaklaşmak isteyerek "Seyis Christian çok güzel at bindiğini söyledi" Dedi samimiyetle "Bu gidişle kısa sürede öğrenirmişsin!" Asude bir eliyle eteğini sıkıp diğeriyle gümüş çatalı tutarken gözlerini kıstı "Öyle mi?" Demek küstah herif açık açık onunla dalga geçiyordu. "Öyle" Diyen Dük kadehini ağzına götürürken içkiyle arası olmayan Asude öfkeyle kurumuş boğazından taze sıkılmış meyve suyu boşaltıyordu. O andan sonra yemek sessiz geçerken tek ses birbirine karışan çatal kaşık sesleriydi. Tabii Asude'nin öfkeli solukları da buna dahildi. Fakat asıl mevzu gün boyu uyumuş Asude'nin, herkes yatağına gidince yaşayacağı şeydi. Her ne kadar hanımının uyuyamayacağını bilse de Lilith ona geceliğini giydirirken bile kapanan gözlerine direnemedi ve hanımını yalnız bırakmama fikrini uygulayamadı. Yorgun kız odadan çıkarken Asude kapanmayı bilmeyen gözleriyle etrafına bakınıyordu. Bir saate yakın kendini uyumaya zorladı Asude ama artık dayanamayarak yatakta doğruldu ve çıplak ayaklarını umursamadan mumu eline alarak odadan çıktı. Belki biraz temiz hava alırsa uykusu gelirdi. Güzel bir yaz gecesi kime huzur vermezdi ki! Gecenin bir yarısı ay gökyüzünü fethetmişken içi içine sığmayan Asude büyük malikanenin karanlık koridorlarında elinde bir mumun kendini bile zor aydınlatan ışığıyla ilerliyordu. İçini bir heyecan tufanı sararken tek düşündüğü bu yaz akşamında biraz hava almaktı. Lakin Çıplak ayağıyla ilerlediği koridorlarda küçük bir çıtırtı dikkatini dağıtarak arkasına bakmasını sağladı. Mumun çıplak alevini biraz daha ileri tutsa da pek bir yeri aydınlattığı söylenemezdi. İçinde bir korku büyümeye başlarken odasından çıkmış olmak hakkında tereddütleri söz konusu olmaya başlamıştı. Arkasında kimse olmadığına kanaat getirip derin bir nefes alarak önüne dönmüştü ki çarptığı sert bir şeyle hem yüreği hem elindeki mum titredi. Fakat sarsılan vücudu ve eli başka bir vücut ve elle desteklenince korkuyla kapattığı gözlerini kesik kesik nefesler alarak geri açtı ve gelecek olan azarı bekledi zira İngiliz babası olduğuna emindi. Ama yanılmıştı… “Christian…” Ah bu adam mum ışığında daha mı yakışıklıydı. İnce kirpiklerine vuran mum ışığı adamın yeşil gözlerine yansıyor zaten Asude’nin yüreğini titreten sert bakışlarına daha farklı bir gizem katıyordu. Hele ki şu an onun iri kollarının sıcak kıskacı altındayken pek düşünme şansıda bulamıyordu. Bu adam gecenin bu saati koridorlarda ne arıyordu? “Leydim!” Ah! Adamın soluğu rüzgarın bahar dallarından getirdiği gibi ferah ve güzel bir kokuyla yüzüne vururken bir seyisin nefesinin bu kadar güzel kokması doğru muydu? Onun yüzüne düşen bir tutam kahverengi saça uzanmak istemesine bir anlam veremezken adamın erkeksi kadife yumuşaklığındaki sert sesi tekrar kulaklarına doldu “Gecenin bu saatinde koridorlarda ne yapıyorsunuz?” Asu ona cevap verecekti eğer bu yakın temastan soluğu kesilmeseydi. Asude ne cevap vereceğini bulamazken birden yaptığı şeyin saçmalığını anladı. Niye o hesap veriyordu ki? Asıl bu seyis bozuntusu ne arıyordu burada gece vakti? Hızla adamın kollarından kendini çekip "Bir dakika burası benim evim" Dedi cesurca atılarak "Asıl sen burada ne arıyorsun?" Christian kısa bir süre karşısında dikleşen kıza baktı. İri vücuduyla kızın önünde dikilirken aradaki çıplak mum alevi Asude'nin inatla kırpışan kirpiklerinin arasından sızıyor ve dolgun dudakları pek bir davetkar duruyordu. Buraya gelirken onu böyle ayakta göreceğini tahmin etmemişti sadece Sarah'ın bahanesini kullanarak buraya girip evin içini keşfetmek istemiş ve mümkünse Angelina'nın odasının yerini öğrenmeyi planlamıştı. Genç kızın şimdi karşısında gerildiği kesindi ama hala inat ederek ona meydan okuyordu. Farkında olmadan eli havaya kalktı ve nasırlı parmaklarının sırtıyla kızın yanağını okşadı. Asude'nin elindeki mum titrerken ciddi yüzü ve yarı örtülü bakışlarıyla onun sıcacık omuzlarını kavradı. Genç kızın tüm gücü vücudundan akmış ilk defa teni bu kadar ısınmıştı. Asude rüyasındaki gibi onu ufak bir kuvvetle çeken adama doğru sarsak bir adım attı. Elindeki mum düştü düşecekti ve gecelerin lordu nefesini kesmişti. Farkında değilmişçesine her an birbirine daha çok yaklaşan çifti düştükleri karanlık istekten uyandıran ince bir ses oldu "Christian seni bekliyorum!" Adam birden kaş çatarak arkasına dönerken Asude yaşadığı sersemliği tam olarak atlatamayarak onun kolunun yanından adamın arkasına baktı ve elinde bir mumla gayet cüretkâr duran Sarah'ı gördü. Neredeyse şeffaf gecelik Asude'yi bile utandırmıştı ama Sarah'ın durumu pek önemsediği yok gibiydi. Kızıl saçlı kız ciddi bir ifadeyle onlara yaklaşıp elini adamın koluna koydu "Hadi sevgilim! Odada bekliyorum ne zamandır!" Christian'ın şaşkınlığı büyümüş ve öfkeye dönüşmüştü. Asude ise omuzlarını adamdan kurtarıp bir adım geri attı. Gözlerindeki dehşet ışıkları, mum olmasa bile ortamı aydınlatmaya yeterdi "Siz sevgili misiniz?"

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Biraz empati kuralım mı gençler ?

Biraz empati kuralım mı gençler ? :) Gelen geçen sizin babanıza, erkek kardeşinize baksa, şöyle bi' süzse, hatta laf atsa, sarkıntılık etse hoşunuza gider mi? Gerçekçi cevap vereyim; bazılarının hoşuna gider. "Babam-kardeşim işte ya yakışıklım benim, kim beğenmez ki seni!" diye düşünür kasılır.. Peki neden bu rahatlık? Erkeklerin tesettürden namaza, çalışmaktan oruç tutmaya kadar sorumluluklarını unuttuğu şu devirde; bazılarınca sanki onlar ibadetlerden muaf tutulmuş hissi veriliyor. Namaz? diyorsun, susuyor. Tesettürün? diyorsun biraz gülüp susuyor.. Siz iffetli olursanız kadınlarınız da iffetli olur, hadis-i şerifine binaen, çobanlığı doğru yapma zamanı gelmedi mi? Sürüyü kurt kapmasın sonra?!!

24 Mayıs 2013 Cuma

Bir genç internette tanıştığı bir kızla yazışmaya başlar

Bir genç internette tanıştığı bir kızla yazışmaya başlar. Kızın sağlık durumu kötüdür. İlik kanseri ve kronik kalp hastası. Bu iki genç günlerce yazışır, birbirine aşık olur ama bir türlü kelimelerde dile getiremezler. Aradan biraz zaman geçer ve kız kontrol için hastaneye yatacağını söyler ve bir daha görüşememe ihtimaline karşı bir veda konuşması yapar, yani öleceğini bilerek gider hastaneye. Zaten hep bir an önce ölmek ve bu işkencenin son bulmasını istediğini yazıyordu ona. Hazırlıklıydı, ama günlüğüne yazdıkları daha başkaydı. Kendisi bir yaşındayken öldüğü annesinden yaşayabilmek için bir mucize istiyordu. Aşık olduğu insanın ellerini bir kez olsun tutabilmek bile yeterli olacaktı ona. Tabi bu sırada genç ondan haber alamamanın huzursuzluğu ve mutlaka geri döneceğinin kesinliğini yüreğinde barındırarak beklemek zorundaydı. iki gün sonra msn'si tekrar açıldı. Birden içi rahatlayan genç hemen yazışmaya başladı. Fakat sevdiği, aşık olduğu kız değildi o; kuzeniydi. Onun ise çok ağır bir ameliyatta olduğunu ve yaşama ihtimalinin olmadığını söyledi. Kız ressamdı ve genç için yatığı bir resmini ona yollaması için kuzenine ricada bulunmuştu. Tabi o da bu isteği geri çeviremezdi. Sadece bununla da kalmadı; genç kızın günlüğünden onunla ilgili olan yazıları aktardı ona. annesinden istediği mucizeleri kuzeni ve etrafındaki herkes onun hep ölmek istediğini düşünürken, bu gencin onu nasıl hayata bağladığına şaşkınlık içinde seyirci kalabildiler sadece. Artık yapılacak bir şey kalmamıştı ve herkes bu durumun farkındaydı. Evet son herkesin tahmin ettiği gibi. Kız öldü, genç hayata küstü ve zaman geride kalanlar için usulca geçmekteydi. Bu iki aşık milyonlarca sevgilinin birbirlerine kullandığı aşk sözcüklerini hiç kullanamadı, ama en az onlar kadar birbirlerine aşıktı. Genç kız aşkını, öleceğini bildiği için, geride onun için atan bir kalp bırakmamak için söyleyemedi; diğeri ise ona duyduğu aşkın, onun tarafından bir acıma duygusu içerisindeyken söylendiğini düşünebileceği için ilk ondan bekledi. Gözleri yaşlı kalan genç elbette sığınacak başka bir liman bulacaktır kendine, ama felikalarında hep Tuğçe'sine olan aşkı kurtarılmaya hazır bekleyecek. Bu aşkın bitmesi için ölüm yeterli olmayacak, ben seni hala çok seviyorum Tuğçe'm...

Sizden Gelenler

Sizden Gelenler***** Biraz önce bir nur kardeşimiz vefat etti..sayfanızda paylaşırmısınız dualarla yasinlerle hatimlerle ugurlayalım.. ***** Yasin-i Şerif almak isteyenler yorumlara okuyacakları adeti belirtebilirler. Cenab-ı Hak rahmetiyle muamele eylesin. Kusurlarını affetsin.

İzmir' i İzmir yapan muhabbettir. Herkes acelesi yokmuş gibi yasar.

İzmir' i İzmir yapan muhabbettir. Herkes acelesi yokmuş gibi yasar. Plazalar olmadığı gibi, plazadan tasan insan gurunu da yoktur. Kemeraltı'nın her sokağını gezerek aradığım şeftali-muzcusu, limonlu tursu suyu, Her köse başı midyecisi, Kordon' da buz gibi bira ve gün batimi, Güzelbahçe’de taze balık, midye tava ve yakamoz. Pazarda seçmece sebze, İzmir tulum- dünyanın en güzel peyniri-, buldan bezi gömlekler... Açık hava tiyatro ve konserlerine yarısında girebilir İzmir insani, kalbinde sanata saygısızlık asla yoktur. Akdeniz havasından olduğunu sanatçı da bilir ve ayıplamaz. Yanık tenle gezer yılın sekiz ayı tüm İzmir, erkeklerde şort, kadınlarında rengârenk uçuşan etekler... Herkes herkesi bilir gibidir. Market kuyruğunda bile muhabbet kurulur, kaynaşılır. Tüm evler balkonludur ve yazın mutfakta yemek ayıptır, sofralar balkonlardan taşar. Kimsenin gözü kimsede kalmaz ve kalın perde sektörü zayıftır. Gece yarılarından sonra bile sahilde yürüyüş yapan kadınlar vardır, Aceleleri yoktur. Bisiklete bi yerden bi yere gitmek için binilir. YKM önünde buluşulur ve nereye gidilecekse oradan gidilir.. Tüm kızlar güzeldir; çünkü tenleri yanık, sacları uzun ve sağlıklıdır, Hepsi yüzme bilir ve sever. Vapurlar zevk içindir, belki bu yüzden hiç inmeden geri gitmek ücretsizdir. El ele gezilebilir her semtinde, Sıraya girer insanlar, itişme yoktur. Pideci doludur her semt ve pide lahmacunla neredeyse ayni fiyattır. Çiğdem çitlenir (İzmirli olmayan bilmez, çekirdek der diğerleri ) Yaz aksamları sahil boyu, kaynamış mısır ve dondurma yenir, Hatta incir altında gitar eşliğinde soğuk biralar yudumlanır. Ne kadar kaybolursan kaybol, bir yerler mutlaka denize çıkar ve bu hayatin en büyük lütuflarındandır. Aşk hep gülümsemektir İzmir' de, sınırı geçtiysen hasret. Sevdikçe daha çok sevmeli, uzattığım kolları bos çevirmedi bu şehir diye, Şükretmeli… Bi aksam balık pişiricisine uğramalı İzmir’e, balıklar pişene kadar sahile inip, Biraz yürümeli. Balkon'da yenen baliğin yanına buzlu Rakı eksik etmeli, Yarın belki Çeşme' de oluruz, sandaletleri meydana çıkarmalı. Yada pikniğe gideriz İnciraltın’a haber vermeli arkadaşlara, toplanmalı grup. Sonrası malum hafta sonu bitti, iş vakti. Sabah evden kahvaltı yapmadan çıkılır Ve işyerindeki sıcak çayın yanına bir kaç tane de fırından yeni çıkmış boyoz alınır.(İzmir'in özeli.) Ve muhabbete devam.!.!.!. Çünkü İzmir'i İzmir yapan , muhabbetidir... ♥

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin

Çember çevrilir, Su musluktan içilir, Ağaçlara tırmanılırdı. Bebekler bezden, Silahlar tahtadan, Resimler kömür karasından yapılırdı. Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur, Saatli maarif okunurdu. Komşuda pişen Bize... Bizde pişen komşuya düşerdi. Geceler ayaz, Sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu. Turşu, salça, mantı Evde yapılır, Karpuz kuyuda soğutulurdu. Erik ağacının çiçeği, Pencere camımıza yaslanır, Güz yaprakları bahçemize düşerdi. Kardan adam yapılır, Evlerde soba yakılır, Kış gecelerinde masal anlatılırdı. Merdiven çıkılır, Aidat ödenmez, Yönetici seçilmezdi. Evler badanalı, Sokaklar lambasız, Mahalleler bekçili olurdu. Ajans radyodan dinlenir, Çizgi roman okunur, Defterlere kenar süsü yapılırdı. Hayat, Arkası yarın gibiydi, Kesintisizdi. Her gün yaşanacak bir şey vardı. Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı ŞİMDİ Herkes Yoğun, Yorgun Ve Tek başına.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Gerçek Dostluk

Günümüz arkadaşlıkları hep kısa sürmektedir, sebebi insanların artık, birbirlerine olan güven eksiklikleri. Herkes diyor ki eski, dostluklar kalmadı, gerçek arkadaşlıklar nerede ise yok oluyor. Evet, doğrudur, bu böyle ama insanları değiştirmeye öncelikle kendimizden başlarsak, bence bu sorunu aşmış oluruz. Gerçek Dostluklar, öyle bir iki günde kazanılacak bir şey değildir. Emek ister, saygı ister, sabır ister en önemlisi de güven gerektirir. Bizler değişime öncelikle kendimizden başlayarak, içerisinde gerçek, dostlukların olduğu, mükemmel bir site inşa ettik. Elbette ki bu durum hiçte kolay olmadı, bunun için yılların verdiği, tecrübelerimizi, sesli sohbet ortamları ile birleştirdik. Çok zorlandık, yılmadık, asla yorulmadık ve pes etmedik. Şimdimi, kazanan bizler olduk, sitemizde yer alan mükemmel dostlukların sahibi olan kullanıcı arkadaşlarımız, birbirlerine olan güven duygusu taşıyan, evli çiftlerimiz ve bu yolda yürümeye devam eden, sesli sohbetin en değerli çiftleri oldu. Bizler bunu, inanarak başardık. Güven inanmak, karşılıklı değer vermek ve arkanızı döndüğünüz anda, darbe almadan, yürümek demektir bizler için. Gerçek Dostluk, öyle bir şeydir ki dostlar, onun canı yandığında, sizin canınız daha fazla acır. Çevrenizde, sohbet ortamlarınızda, hayatınızın her alanında dostlarınız eksik olmasın. Gülşen yüzleriniz hiçbir zaman solmasın. Kendinize olan saygınızı hiç kaybetmeyin. Bizler için her kullanıcı arkadaşımız birbirinden, değerlidir. Bizler bunun farkında olarak, sesli sohbet ortamlarımızda, başımız dik bir şekilde yolumuza devam etmekteyiz.

19 Mayıs 2013 Pazar

Handeyle okul arkadaşıydılar

Dolmuşun ani frenini hissettiğinde titredi.'Kahretsin' dedi.Evi 2 durak geçmişti.'Müsait yerde' diye bağırdı.'Niye durmuyor bu' diye mırıldandı.Bu sefer daha bir sertçe 'Müsait yerde' diye bağırdı.''İşte durdu sonunda'' diye mırıldandı.Hava çok güzeldi,yürümeye değerdi.Eve vardığında kimseyi göremeyince sevindi,yalnız kalacaktı! Bundan daha güzel ne olabilirdi ki ? Bir film seçti,mısır patlattı ve tam izlemeye koyulmuşken 'Din,dan,don' sesiyle yerinden sıçradı.Gelen kim olabilirdi ki ? Delikten baktı,Handeydi.'Hayrola' diye mırıldanarak kapıyı açtı.Bir süre bakıştılar. -Şu 24 saat içerisinde içeri girebilecek miyim ? diyerek sessizliği bozdu Hande. - Buyur gir,diyerek içeri davet etti onu Aslı -Imm,hanımefendimiz film izliyormuş diyerek ağzına patlamıs mısır attı. - Hayirdir kuzum nerden esti ? diye sordu Aslı -Buralarda isim vardı,gecerken uğriyim dedim 'Yalnızlığımın icine ettin' diye mırıldandı Aslı.Ardından Handeye dönerek 'Bir şey içermisin?' diye sordu - Bi su alabilirim canım 'Zıkkım iç' diye mırıldandı Asli. Handeyle okul arkadaşıydılar.Öyle sıkı bir arkadaşlıkları yoktu. Yarım saat sonra Hande gitmisti ve Aslı derin bir 'Ohh' çekti.'Bu güzel havada da evde durulmaz ki ' dedi ve üstünü giyip dışarı çıktı.Dışarı çıkmasıyla gözlerinin fal taşı gibi açılması bir oldu.... Geciktiğim için özür dilerim dediğim gibi telden giriyorum :/ Umarım beğenirsiniz :) Yazan : Betül Kot 2. bölüm +100 den sonra gelir :) Sevgilerle :))

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Ses ver Ey Küskün Sevgili..!"

Seslerin arasına saldım bedenimi kelimeler sarıp sarmalıyor ruhum yolunda yitmiş.. Sayıklamaların yol ayrımındayım.. Ses ver Ey Küskün Sevgili..!" Yüzleşmekten korkmuyorum eşzamanlı itiraflardan senin kadar.. Sesim sana vardığında sessizliğinin tercümanı olur göz yaşlarım.. Tüm susuşlarım isyan duraklı iyi dinle… Siteme bulanmış kelimelerim; saçlarım rüzgara yoldaş Yollar; varışlara… Şaşkın bir çocuk yüzüyüm aynalarda.. Ters yansıtır aynalar; ben sağına dokunurum sen solum acıdı dersin.. Sancıların tutar mevsimsiz sebepsiz.. Başkalarının kelimelerine vurgunsun şimdilerde.. Bir zaman kuş kanadıydım semada yan yatsam suya değerdi.. Değdi ıslandım.. Ağır çekiyor sağ yanım solum sende kaldı diye.. Sen turnaları bilir misin Sevgili? Sevda habercisidir.. Eşsiz yaşayamaz turnalar; gidenin ardından intihar ederler.. Eşikteyim düştüm düşeceğim.. Biliyorum bu sefer tutmayacaksın.. Ve ben yine martılara sevdalanacağım.. Günler uzayacak ve ben yine "tıp" oynayacağım..

Bir yolcu gemisi yolculuk esnasında

Bir yolcu gemisi yolculuk esnasında kopan bir fırtınada batar ve içindekilerden sadece iki adam küçük ve ıssız bir adaya yüzmeyi başarırlar. Ne yapacaklarını bilemeyen bu iki kazazede Allah'a yalvarmaktan başka çarelerinin olmadığına karar verirler. Fakat kimin duasının daha güçlü olduğunu anlamak için adayı ikiye bölmeye karar verirler ve adada karşılıklı olarak yaşamaya başlarlar. İlk diledikleri şey yiyecektir. Ertesi sabah, birinci adam kendi tarafında dalları meyve dolu bir ağaç bulur ve ağacın meyvelerinden yer. Diğer adamın alanı ise hala çoraktır! Bir hafta sonra, birinci adam yalnız olduğu için kendisine bir eş diler. Ertesi gün bir kadın yüzerek birinci adamın tarafına gelir. Diğer tarafta yine hiçbir şey yoktur! Hemen sonra birinci adam bir ev, giysiler ve daha fazla yiyecek diler. Sihirli bir değnek değmişçesine tüm istedikleri kendisine verilir. Fakat ikinci adam hala hiçbir şeye sahip olamamıştır! En sonunda birinci adam bir gemi diler böylece karısıyla birlikte adayı terk edebilecektir. Sabahleyin kendi tarafına demirlenmiş bir gemi bulur. Birinci adam karısıyla birlikte gemiye biner ve ikinci adamı adada bırakmaya karar verir. Onun hiç bir dileği gerçekleşmediği için Allah'ın nimetlerine layık biri olmadığını düşünür. Gemi kalkmak üzereyken birinci adam cennetten yankılanan bir ses duyar, "Neden arkadaşını adada bırakıyorsun?" "Bana gönderilen nimetler sadece bana aittir çünkü onlar için ben dua ettim," diye cevap verir birinci adam. "Onun duaları kabul edilmedi o yüzden o hiçbir şeyi hak etmiyor." "Yanılıyorsun!" diye azarlar ses birinci adamı. "Onun sadece tek bir dileği vardı ve kabul ettim. Eğer etmeseydim sen gönderdiğim nimetlerin hiç birine sahip olamazdın." "Allah'ım ne olur söyle bana" dedi birinci adam, "Ne diledi de ona minnettar olmam gerekiyor?" "Senin tüm dileklerinin gerçek olmasını diledi." Hepimizin bilmesi gerekir ki; Bize gönderilen nimetler sadece bizim dualarımızın sonucunda değil bizim için dua edenler sayesinde de gerçekleşir. Bu göz ardı edilemeyecek kadar güzel bir hikâye... Benim bugün sizin için duam, tüm dualarınızın gerçekleşmesidir. "Başkası için yaptığınız şeyler kendiniz için yaptıklarınızdan daha önemlidir."

Bir babanın doğum gününde

OĞLUM!... "Bir babanın doğum gününde oğluna mektubudur...Görülmüştür" Sevgili oğlum Bugün tam on yedi yaşındasın Görüyorum ki artık Her şeyin farkındasın Ama ne zaman ararsam seni Ya diskoda Ya barda Ya da televizyon karşısındasın Haklısın oğlum Devir artık bu devir Sen de çemberini çağına göre çevir Senin neyine Resim roman şiir Senin neyine Sanat vesair Ne diyor meşhur televizyon büyükleri Vur patlasın çal oynasın Devir artık bu devir Nasılsa Son düğmesi de koptu insanlığın Vefa can çekişiyor arka sokaklarda Umut mendil sallıyor giden trenlerin ardından Onur, adres arıyor mezarlıklarda Dostluklar çöp tenekelerinde sahipsiz Ve anahtar teslimi aşklar satılık köşe başlarında Hem de üç kuruş mutluluklara... Ama sen de haklısın Sana mı kaldı Kurtarmak vatanı Sana mı kaldı Uyandırmak yatanı Sana mı kaldı Duvara yapıştırmak Bu memleketi satanı Anasını ağlatanı.... Gel gör ki oğlum Senin de kurtuluşun yok bu gidişten Ne etsen- ne yapsan Bir düğün Bir bayram Bir lale devri Hangi ekrana baksan Kim kiminle evleniyor Kim kiminle çıldırıyor Kim kime daldan dala Gelinim olur musun diyor Kimisi sahte gelin Kimisi zengin bir prens Kimisi de insanlıktan bir yudum bir nefes Bekliyor da bekliyor Bak her gün ayrı bir kanalda Bambaşka bir "ünlüler çiftliği" Her kanalda şöhret olmanın dayanılmaz hafifliği Ve işte böyle Pazara dökülüyor bir bir Herkesin yumak yumak ipliği Yıllar var ki oğlum Birileri işte Bizi hep böyle gözetliyor... Ve sen de görüyorsun ki Bu sahneler Bizi ne de güzel özetliyor Kimin umurunda yarınlar Kimin umurunda çocuklar Kimin umurunda bu isyankar çığlıklar Bir kavgadır Bir yarıştır Bir rezalettir gidiyor. Kime sorsan Cevaplar dünden hazır Halk böyle istiyor oğlum Halk böyle istiyor Gel gör ki Bir reyting uğruna Ne "güneşler batıyor" oğlum Ne güneşler batıyor.... Ahmet Selçuk İLKAN

Başarılarım için arkadaşım

Cristiano Ronaldo: "Başarılarım için arkadaşım Albert Fantrau'ya teşekkür etmeliyim. Beraber 18 yaş altı şampiyonasında oynadık. Bizi izlemeye gelen Sporting Lisbon menajeri kim daha fazla gol atarsa, takıma onu alacağını söylemişti. Maçı 3-0 kazandık, ben ilk golü attım Albert ise ikinci golü attı. Üçüncü golde ise ben dahil herkesi etkileyen bir olay yaşandı. Albert, kaleciyi geçmişti ve ben de yanında koşuyordum. Albert'in tek yapması gereken; topu boş kaleye göndermekti ama o bana pas attı. Maçtan sonra neden yaptığını sorduğumda ise ''Sen benden daha iyisin'' demişti.'' Gazeteciler Albert Fantrau'ya hikayenin gerçek olup olmadığını sorduğunda Albert Fantrau: ''Evet hikaye gerçek. Ronaldo, o maçtan sonra Sporting altyapısına girdi. Ben ise futbolu bıraktım ve şu an işsizim'' cevabını verdi. Gazetecilerin ''İşsiz biri olarak bu kadar büyük bir eve, böyle güzel bir arabaya ve ailenin ihtiyaçlarını karşılayacak parayı nereden buldun?'' sorusuna Albert Fantrau'nun verdiği cevap ise her şeyi açıklıyordu; "Bunların hepsi Cristiano Ronaldo'dan.''

Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış

{CANIM OĞLUMA / KIZIMA } Benim yaşlandığımı düşündüğün gün Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış… Yem.ek yerken üstümü kirletirsem üzerimi değiştirecek gücüm yoksa. Lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla... Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam… sözümü kesme beni dinle. Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikayeyi 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum. Banyo yapmak istemediğimde; Beni utandırma yada azarlama… Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi ve oyunlarımı hatırla… Yeni teknolojiler karşındaki cahilliğimi görürsen… bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümsemeyle izleme… Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam… lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı… eğer hatırlayamazsam, sinirlenme… çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil, senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır. Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim… İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi… yaşamı göğüslemeyi… Eğer birşey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem yada yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim. Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde bana elini ver… Tıpkı, benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi. Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde… ve ölmek istediğimi… kızma… Birgün anlayacaksın… yaşımın; zevk alma değil artık idareten yaşama yaşı olduğunu anlamaya çalış, Bir gün şunu anlayacaksın: hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve senin yolunu hazırlamaya çalıştım Senin yanında olduğumda üzgün, kızgın yada güçsüz hissetme kendini. Benim yanımda olmalısın, beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin. Yürümeme yardımcı ol… ve yolumu sabır ile, sevgi ile bitirmeme.... Benim için yaptıklarını, bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak. Seni çok seviyorum oğlum/kızım…. Ve hep seveceğim… Alıntıdır. OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !

Musluk tamirciliği yapan yakışıklı bir genc

Musluk tamirciliği yapan yakışıklı bir gencin başından şöyle bir olay geçmişti: Bir gün gencin dükkanına gelen bir bayan, evinde tamir edilecek musluklar olduğunu söylemişti. Bunun üzerine beraber eve gitmişlerdi. Eve geldiklerinde kadın kapıyı arkadan kapatmış ve delikanlıyı kendine davet etmişti. Delikanlı bu çirkin teklifi kabul etmeyince: - Bak bağırırım, bana saldırdı, derim, şeklinde tehdit etmişti delikanlıyı. Delikanlı bunun üzerine: - Peki kabul ediyorum; fakat benim tuvalate gitmem lazım, diyerek ayrılmıştı kadının yanından. Tuvalate giderek yüzünü, ellerini, elbiselerini pisliğe bulaştırmıştı. Çıktığında onu bu vaziyette gören kadın tiksinmiş ve: -Git, seni görmek istemiyorum, diyerek kovmuştu. Cehennemin dehşetli ateşleri yerine dünyada pisliğin bulaşmasına zerre kadar aldırmayan genç, az bir pisliğe bulanarak, daha büyük bir pislikten kurtulmuştu. Bunun ardından evine gitmiş ve temizlenmişti. O gece rüyasında gördüğü nurani bir zât, ona şu müjdeyi vermişti: -Evlâdım, seni tebrik ederim! Ben Hz. Yusuf’um. Cennette bana komşu olacaksın. Rabbim bu iffeti yaşamayı cümlemize nasip etsin…

Bütün yaptıklarıma da tevbe ediyorum

Hazret-i Ömer’in “radıyallahü anh” halifeliği zamanında bir çalgıcı vardı. Düğünlerde çalgı çalar, şarkı söylerdi. Zaman geçti, yaş ilerledi, çalgıcı ihtiyarladı. Güzel sesi çirkinleşti,itibardan düştü. Artık bir şey kazanamaz duruma geldi,bir dilim ekmeğe muhtaç oldu. Birgün içi yanık şekilde Cenâb-ı Hakka niyazda bulunarak; “Yâ Rabbi, sen bana uzun bir ömür, birçok nimet verdin. Benim gibi âsi kulundan ihsanını eksik etmedin. Yetmiş yıl, çeşitli günahlar işleyerek sana isyan ettim. Ama sen birgün olsun rızkımı kesmedin. Artık kazancım yok. Şimdi sana sığındım ve senin misafirinim.” dedi,mezarlığa gitti. Orada bir hayli ağladı. Sonra da çalgısını yastık yapıp uyudu. O sırada Halife hazreti Ömer’e de “radıyallahü anh” rüyâsında bir ses; “Ey Ömer! Kulumuzu ihtiyaçtan kurtar! Mezarlıkta has bir kulumuz var. Beytülmalden 700 dinar al, götür o kulumuza ver!” Hazret-i Ömer rüyâsında duyduğu sesin heybetiyle uyandı. Hemen mezarlığın yolunu tuttu. Mezarlıkta çalgıcı ihtiyardan başka kimseyi göremedi. Kendi kendine; “İhtiyar çalgıcı nasıl olur da bana bildirilen temiz, hizmete lâyık bir kul olur?” diye düşündü. Onun yanına gitti. Öksürerek geldiğini haber verdi. İhtiyar sıçrayarak uyandı. Karşısında Emirül-müminin Ömer’i radıyallahu anh görünce şaşırdı ve korkudan titremeye başladı. Hazret-i Ömer; “Benden korkma, sana Allahü teâlâdan müjde getirdim. Selâm edip, hatırını soruyor. İhtiyaçların için bu parayı vermemi istedi. Bunları harca, bittiğinde bana gel!” dedi. İhtiyar bunları duyunca utancından ağlamaya başladı. Biraz sonra; “Rabbimle arama perde oldun!” diyerek çalgısını parçaladı. Ağlayıp sızlayarak Rabbine: “Yâ Rabbi! İsyanla geçen ömrüme acı. Ömrümü boş yere harcadım. Nefesimi şarkılar söyleyerek tükettim. Yazıklar olsun bana! Allahım! Bütün yaptıklarıma da tevbe ediyorum!” diyerek yalvardı. Sonra, “Allah” diye feryat ederek yere düşüp öldü. Hazret-i Ömer Müslümanlara haber verdi ve onlara; “İşte hakiki tevbe böyle olur. Allahu teala hepimize böyle tevbe nasip etsin!” dedi.Sonra ihtiyarın namazını kılarak defnettiler.

Aşktan ölüp ölüp bittiğini mi sanıyorsun?

Aşktan ölüp ölüp bittiğini mi sanıyorsun?" "Bu kadar aptal olamazsın CEO Hanım" "ah hadi ama onların mutluluk gözyaşı olduğunu söyleme bana" Hayır!! Yeter artık yeter. Kaç gün oldu resmen taciz ediliyorum. Sanki aklımdaki sorular yetmezmiş gibi her gün mesaj atıyor. İçimdeki o gözlüklü canavar nereye kaçtı Allah aşkına, başka zaman her yerden çıkar beni sinir eder, kendimi dizginlememi engellemeye çalışırdı. Şimdi neredesin lanet olası, nerede. Çizgiyi aşmaya gidip olanların hesabını sormaya, o lanet kadının saçını başını yolup telefonumu da müsait bir tarafına gömmeye ihtiyacım var. Cadalozluğum nerede benim? Aman Allah'ım Hae Ri resmen beni uysallaştırdı. Birini sevmek senden bir şeyler mi götürür her zaman. Kahretsin! Çantamın içine hırsla attığım telefonumun arkasından aynı hırsla sertçe fermuarı çektim. Bir daha ne görmek istiyorum seni ne de duymak. Kahrolası teknolojinin kötü yanları işte. Oturduğum bankta etrafımdan geçen insanlara bakıp çimenlikte piknik yapan çiftlere imreniyordum. Evet nişanlandık parmağımda bir demir parçası ama kalbimde kocaman bir ağırlığı olan uzayda yer kaplayan bir madde. Bunu parmağıma taktığından beridir kaç kere görüştük? resmen köprüyü geçene kadardı her şey. Jess'e mesajı gösterdiğim gün sinirden gözleri irileşmiş, tutmasam Hae Ri'nin başında şişe patlatacak kıvama gelmişti. Her şey o kadar karışıktı ki aslında Jess'in yapmak istediği şey tam olarak benim yapmak istediğim şeydi, ancak bir şeyler beni sıkıca tutmuş bırakmazken elimi bile kıpırdatamıyordum. Her şeyden bir anlığına uzaklaşmak için geldiğim bu yerde bile rahat bırakılmıyordum. Bilinçaltım sürekli mesajları hatırlatarak beni nakavt ederken kötü düşünceleri başımdan savmak için kafamı sallamak en iyi çözüm gibi geliyordu bir an için. Umarım beni deli sanmazlar. Ya da sansınlar ya çok umrumda. Başımı gökyüzüne kaldırıp bir kaç saniye baktığım maviliklere gözlerimi kapatıp zihnimi boşalttım. Rüzgar kulağımda hafif kristal sesleri çıkarırken telefonumun mesaj sesiyle istemeyerek yüzümü indirdim. Bakışlarımı çantama yöneltip telefonu yavaşça çıkardım ve son zamanlarda aldığım tek kullanımlık numaralara ait mesajlara bir yenisi daha eklendi. "Hae Ri'yle buluşmamızı görmek için JeeLa Cafe'ye gel. Chandamdong'da. Bekliyorum!" aşağılık sürtük. Beni ne hallerde görmek istiyorsun ki, ne yaptım ben sana pislik. Sinirle sıktığım telefonumu rahat bırakıp Jess'i numarasını tuşladım. "Jess?" "efendim Ri Na?" uykulu olduğu herhalinden belli olan sesinin verdiği rahatlıkla gülümsedim. Onu böyle duymak sanki herşey normalmiş gibi hissettiriyor. "Bir mesaj daha aldım!" "ne? ne dedi sürtük?" sesi bir anda canlanmıştı. İşte benim arkadaşım. Benim yüzümden bir kaç gündür Song'a da uzak davranıyordu. "Hae Ri yle buluşacakmış beni çağırıyor--" "seni mi? ahlaksız kaltak" susturmazsam hislerime tercüman olacağı ve galeyana geleceğim için sözünü kestim. "bak gitmekle gitmemek arasındayım ancak onları görürsem belki doğru karar verebilirim. Benimle gelir misin diyecektim" Lütfen evet de lütfen. "tabi ki Ri Na, sormasan da bensiz göndermezdim seni. nerede buluşuyoruz?" Seni seviyorum Jess. Evin yakınlarındaki alışveriş merkezinin önünde onu gördüğümde gülümseyerek arabayı sola çektim. Güneş gözlüklerinin çıkartıp aceleyle arabama atladı. Çantasını arka koltuğa fırlattığı gibi bana sarıldı. İhtiyacım olan şey tam da bu Jess. İyi ki buradasın. geri çekildiğinde son derece ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. "ee gitmiyor muyuz?" yapmacık bir gülümsemeyle başımı salladım. dudaklarım ince bir çizgi halini alırken yola odaklanmaya çalıştım ancak aklım onları hangi şekillerde göreceğim konusunda benimle oyun oyunuyordu. Kafamdaki senaryolar benim katilim olmadan dikkatimi toparladım. Mor süslü harflerle JeeLa yazan cafenin otoparkına parkettim. Soru dolu bakışlarım gazeteci olan arkadaşıma döndüğünde onun kafasında bin türlü gumiho dolandığının farkına vardım. "Ben bir bakıp geliyorum!" dedi ve cevap beklemeden arabadan indi. Kafamı direksiyona dayayıp derin nefesler almaya başladım.Az sonra göreceklerimle şimdiden başım ağrılar girmeye başlamıştı. Otoparka girip çıkan arabaların sesle kulağımda yankı bulurken kapının açılma sesiyle başımı kaldırıp yanıma oturan kişiye baktım. "Jess?" yüzündeki durgunluk pek de iyi şeyler söylüyor gibi görünmüyordu. Elindeki fotoğraf makinesini yeni farkederek kaşlarımı çattım. "geldi mi? Orada mı?" birşey söylemeden elindeki makineyi bana uzattı. Ellerim titreyerek makineyi alıp çektiği fotoğraflara bir bir baktım. Bu kadın nişan töreninde gördüğüm kadındı. Ama ondan önce bir yerde görmediğime emindim. Uzun boylu esmerdi, büyük çekik gözleri estetik olduğunun kanıtı olurken inatçı çenesi hoş görünüyordu. Sürtük, güzeldi! Kendimi kadını incelemeye gömdüğümü farkettiğimde resmin içeriğine bakmayı unutmuş olduğum aklıma geldi. Resmin birinde Hae Ri onun elini kendi avcuna almış dikkatle birşey söylüyordu. Bir sonrakinde ise elini öpüyordu. Bir diğerinde sanırım yeni geldiği zamandı ayakta samimi bir şekilde sarılyıorlardı. Aceleyle ileri tuşuna bastığımda ise kadın şehvetle Hae Ri yi kendine hapsetmiş dudağından öpüyordu. Hayalkırıklığım hat safhalarda gezinirken son gördüğümle elimdeki makine ayaklarımın dibine düştü. Titreyen ellerimle alelacele kapının koluna uzandım arabadan sendeleyerek inerek önümde uzanan yolu takip ettim, merdivenleri çıkarken sağ tarafımda parlayan Hae Ri'nin siyah lüks arabası gözüme ilişti. Gözlerim çoktan gözyaşlarımla boğuşurken arkamdan gelen Jess'e tutunarak önümü görmeye çalıştım. Midemdeki kusma dürtüsüyle savaşırken sonunda cafeden içeri girdik. Bizi karşılayan garsona tuvaleti sormamın ardından aceleyle gösterdiği yere koştum. Midem olanları kaldıramamıştı, sabah pek de birşey yememiş olmam istifram için pek de iyi değildi. Halsizce doğrulup aynadan yaşlı gözlerime baktım. Sanki bir an da çökmüştüm. "iyi misin ? Doktora gidelim." "hayır, onu görmek istiyorum." Jess itiraz etmeden baş sallama eşliğinde kolumdan tutarak beni tuvaletten çıkardı. Henüz yeni kapıya çıkmıştık ki Jess bir an duraksadı. Neden duraksadığını görmek için başımı omzundan çekip baktığımda karşımızdaki kolkola çiftle donakaldım. Gözlerim yüzüne baktığında Hae Ri'nin şaşkın gözleri beni izliyordu. Harap halim dikkatini çekmiş olmalıydı. Bakışlarım yanındaki sinsi kaltağa dönemeden konuştu. "Rİ Na ne işin var b-" "senin? şirkette olacağını kahvaltı için bile çok meşgul olduğunu söyleyen sen! senin ne işin var burada?" gözlerimi gözlerinden çekip birbirine dolanmış kollarına çevirdim. Acıyla yüzüm buruşurken neler döndüğünü anlamam için aniden gelen bir aydınlanmaya ihtiyacım yoktu. "gitmek istiyorum Jess" dedim mırıltıyla yoksa midem tekrar bana savaş açabilirdi. zoraki iki adım atmıştım ki HaeRi nin hayran olduğum elleri beni yakaladı. Kolumu tuttuğu eline bakarak güldüm. Yüzüğü hala ordaydı. Şerefsiz. "bırak!" dedim öfkeyle elleri az önce yüzümü yıkadığım için ıslanan saçlarımı gözümün önünden çekerken endişeyle yüzümde dolaşıyordu. Gözleri gözlerimde bir cevap arıyordu ama henüz ben bile bilmezken sana bir cevap veremem. "ne oluyor?" ben söze girmeden Jess sinirle Hae Ri'nin ellerini yüzümden çekti. Bİr itmeyle aramıza girerek bana ve akan gözyaşlarıma siper oldu. "bundan sonra onu rahatsız etmezsen sevinirim, senin gibi lanet birini sevdiği için pişmanlıkla boğuşuyor çünkü. Yanındaki kaltakla bir ömür mutluluk dilerim" Hae Ri'nin bakışlarından saklanarak başımı diğer tarafa çevirdim. Jess'in koluma girmesiyle yeniden yürümeye başladık. Onu ve ayrılığıma sebep olan kadını geride bırakarak. * "Kahretsin doktora gitmeliyiz.Bulimia hastası mı oldun nedir yediğin midende beş dakikadan fazla kalmıyor." "yok birşeyim sadece o.. o zamandan sonra biraz zorlanıyorum,sinirsel birşey." başımı yastığa gömerek salonda yayıldığım koltuktan doğru televizyon izliyordum. Henüz kimse ayrılığımızı bilmese de yakındı. Çünkü Hae Ri bir kaç kez evime gelmiş ama ailemin önünde onunla görüşmek istemediğimi söylemiştim. Yaklaşık iki haftadır durum böyleydi ve babamın bakışları beni son derece rahatsız ediyordu. "babana söylemeyecek misin?" Jess'in bazen içimi okuduğunu düşünüyorum. Derin bir nefes alarak zapladım. "sanırım söylemeliyim ama doğru zaman ne bilmiyo-" karnıma saplanan ağrıyla bir an nefesim kesildi. "aahhhhh.. " Jess bastığım çığlıkla yanıma geldiğinde koltukta iki büklümdüm. "ne-ne neoluyor? RiNa.. Ri Na, hey" acıyla yerimde kıvranırken sesimi çıkartamıyordum bile. Ağzımı açtığımdaysa tek söyleyebildiğim ahh 'tı. "a-ambulans, ah numarası kaçtı..ahh kafayı yiyeceğim Rina?" çığlıklarımla kendinden geçen arkadaşıma yardım edemiyor olmak bir yana karnım sanki ikiye ayrılıyordu. Ağlayarak karnımı tutarken son aklımda kalan Jess'İn numarayı hatırlaması ve telefonda verdiği adresti.Sonrası acı ve karanlık. * "RiNa, uyan artık!" Anne! "biraz rahat bırak uyanacak elbet. Hasta yatağında bile rahat vermiyorsun!" Baba! "Anne baba siz biraz dışarı çıkın isterseniz, kız zaten hasta başında kalabalık yapıyoruz. Biz Jess'le kalırız değil mi?" Ablam benim. Yine kurtarıcı rolünü kaptın helal olsun. "evet evet ben kalırım. Yani kalırız. " Jess bebeğim elimi tutan yumuşak elini hissediyorum. Gülümsedim. Ama sanırım bunu fiziksel olarka yapamadım çünkü dudaklarım beynimden emir almayı bırakmış gibi hareket edemiyorlar. Elini hafifçe sıktığımda o da bana karşılık verdi.Uyanık olduğumu anladı sanırım. "Anne Rina'nın temiz eşyaya ihtiyacı var." "Uyandığını görseydim bari.!" ah annem benim ya, bir gözlerimi açabilsem. Üzerimde oturan ağır neyse o yavaş yavaş üstümden kalkarken gözlerimi de ağır tempoyla açtım. Bulanık ortam yavaşça netleşirken Jess'in sesi odada yankılandı. "Uyandı!" "Ri Na kızım, Rina beni duyabiliyormusun?" "e-evet" ani ses yükselmesiyle beynimde bir çan titreşmişti sanki. Beynim zonklarken kolumdaki seruma baktım. "Hastanede miyim?" "evet, bir kaç saat oldu endişe etme." ablam doktor kimliğine bürünmüş ayak ucumda duruyordu. "ne oldu bana?" annem hevesle yanağımı okşayarak konuştu " Bir kaç gündür pek yemek yemediğin için midenin özsuyu mide duvarlarına zarar vermeye başlamış!" merakla ablama döndüğümde ablam gülümseyerek göz kırptı. "anne şimdi gidebilirsin değil mi? Hem Ri Na bu gece burada kalır. Şoförle kıyafetleri yolla, senin gelmene gerek yok!" "Rina iyi hissediyormusun kendini?" annemin endişeli yüzüne bakıp gülümsedim. "gitmelisin anne hem hastaneler seni benden çok hasta eder biliyorum" gülerek alnımı öptü. "tamam kıyafetlerini yollarım. Hae Ri'ye haber verdik o da yolda zaten." evet gülümsemem buraya kadar. "o gelmeseydi. İşleri yoğundur." babam kaşlarını çatarak yüzüme baktı." İşiyle evlensin o halde. Hem sizin aranız bozuk mu?" daha fazla bu oyun sürer mi bilmiyorum ama yardım dilenircesine Jess'e baktığımda benim yerime konuşacağını anlamıştım bile. "Kang amca onlar ayrıldılar" "sen o yüzden mi üzgünsün, burada olmanın sebebi o mu?" babam ellerini beline koymuş küplere binmek üzereydi. "be-ben neden bilmiyorum?" annem telaşla bir bana bir Jess'e bakıyordu. ablam yine Hero'luğu eline alarak araya girdi ve bizi kurtardı. "bende bilmiyorum anne, bizi üzmemek için söylememişlerdir. Kız hasta zaten daha fazla üstüne gitmeyin." "tamam ama bu iş daha bitmedi." babam eli kapı kolunda söylediği sözlerden sonra çıkıp gitti. Annemse gitmek istemiyordu ama hastaneler onu çok boğduğu için mecburdu. Dolu gözlerle arkasına baka baka çıkıp gitti. Onlar gittiğinde derin bir nefes alarak başımı yastığa gömdüm. "bir an hiç gitmeyecekler sandım." "neden benim haberim yok?" abla, demin ki sözlerin senin içinde geçerli ama ben hastayım. "olayla çok karışıktı o yüzden söyleyemedi, hem baksana ne halde." ikisinin bakışları altında ezilerek kaşlarımı çattım. "Karnım neden o kadar çok ağrıdı, öyle saçma bir neden mi olurmuş.Mide özsuyu fazla salgılanmış falan filan.. " Jess gözlerini kaçırarak ablama baktığında bende bakışlarımı ona çevirdim. " buraya getirildiğinde kanaman vardı" dedi ciddi doktor sesiyle. "n-ne kanaması?" endişeyle ikisine baktım. "Jess?" "Hamilesin Ri Na!" "Ne?" sesim fısıltı halinde çıkarken gözlerim kocaman olmuştu bile. "beş haftalık" ablam suçlayıcı bakışlarını yüzüme dikerken gözyaşları yanaklarımdan dökülmeye başlamıştı bile. "doğru düzgün yemek yemediğin için bebeğin durumu tehlikeye girmiş. Neredeyse düşük yapıyordun- ki hala tehlikeyi atlatmış sayılmaz." "inanmıyorum!b-bebek,bebeğim mi olacak." inleyerek karnımı tuttuğumda neredeyse kendi çocuğumun katili olacağımdan başka aklıma gelen birşey yoktu. Bebeğin HaeRi'den oluşu ve ondan ayrılmış olmam kafam dank ettiğindeyse ağlamam kesilmiş, şok halinde ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım.

14 Mayıs 2013 Salı

Tokide Teklif

ÇOMÜ İtiraf Tokide Teklif Dün akşam saat 7 gibi balkonda çay içiyordum ki 30 kişiye yakın bi grubun Atatürk parkında bişiler yaptığını gördüm, prova falan yapıyordular bir süre sonra baş rol oyuncuları Afrikalı siyahi bir grup geldi.Onlara prova yaptırıyordular şaşırdım kaldım neyse biraz izledim eve geçtim arada sırada bakıyordum hala bişiler yapıyordular.Merak etdim izleyeceğim dedim aldım çayımı balkonda oturdum onları izledim az sonra aniden oradan herkes kayboldu bi baktım bir kız ve bir erkek geliyor tabii ki havuzun ortasında şık bi masa güzel giyinimli garson gelen çift masaya oturdu neyse ben bizimkileri çağırdım ailece olanları izledik aa bir baktık canlı müzik başladı tabi etrafda kimse yok neyse az sonra canlı müzik eşliğinde Afrikalılar ellerinde birer kağıt çiftin etrafında dolaştılar kendimi bir an için Afrikada zannettim En son kız erkek dans ettiler etrafdakiler alkışladı ya çok güzeldi dans ettiklerine göre sanırım iyi bişiler oldu evlenme teklifimiydi çıkma teklifimiydi hala çözemedim ama harika bir organizasyon olmuştu lütfen bu teklif hakkında bi bilgisi olan varsa yazsın.Allah herkese böyle mutlu olmayı nasib etsin Rumuz : darısı başıma

Son zamanlarda sosyal medyanın yeni trendi GÜZELLİK YARIŞMALARI!

Son zamanlarda sosyal medyanın yeni trendi GÜZELLİK YARIŞMALARI! Oyun şöyle; katılmak isteyenler sayfaya yorum yapıyor, admin de yarışmacı adayların profillerinden resimleri alıyor tek tek sayfasında paylaşıp binlerce kişinin oylamasına sunuyor. Açığıyla kapalısıyla bu yarışmaya katılanlar klavye başında sanal güzellik yarışmasından galip çıkmak için ter döküyor. Sonuç ise üye jürilerin kendilerine güzel gelen resmi beğenmesiyle gerçekleşiyor, yani en çok beğenilen resim(KADIN) birinci oluyor. Eğlencenin dibine vurmuş millet, bir akşam öyle sayfalarda birden kapalı kızkardeşinizin resmini görseniz, üstüne erkeklerin "çok güzelsin" yorumlarına da göz atsanız kafayı yersiniz haklı olarak. Bizim insanlar yeni birşey öğrenmesin hemen onu kullanmakta aşırıya kaçmayı ihmal etmiyorlar. Madem facede dolaşıyorsun, dini sayfaları gezin diyorum, ben dini öğrenmek için mi face'e giriyorum ya eğleneyim vakit geçireyim! diye işi abartıya vuranlar... Madem elinizde böyle bir nimet var adamakıllı kullanın. Sosyal medyaya dahil olmak için önce şuur lazım!

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Ey Yüce Rabbimiz

Bismillahirrahmanirrahim « " Ey Yüce Rabbimiz Bizleri Efendimiz'in Ahlâkı ile Ahlâklandır..! Bizlere; Marifetullah, Muhabbetullah, Muhabbet-i Resûlullah(Aleyhissalâtu Vesselâm), İhsân Şuuru, Hizmet Şuuru, Sahabe Şuuru, İhlâs-ı Etemm ve İmanda Hakka'l Yakîne Erebilmeyi Nasip Eyle.Senin Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır . O halde tevbe edenleri ve Senin yoluna tabi olanları mağrifet eyle ve onları o cehennem azabından koru ..." ( Mü'min Suresi, 7.) Allah'ım! Peygamberin Muhammed aleyhisselam, dostun İbrahim aleyhisselam, sırdaşın Mûsâ aleyhisselam, Kelîme ve ruhundan olan Îsâ aleyhisselam hürmetine, Mûsâ’ya inen Tevrat, Îsâ’ya inen İncil, Dâvûd’a inen Zebûr, Muhammed aleyhisselâma inen Kur’ân hürmetine, bütün peygamberlerine yaptığın vahiy hürmetine, Mahlûkâtın üzerindeki kazâ ve takdîrin, senden isteyenlere verdiğin, fakir ettiğin zenginler, zengin ettiğin fakirler, hidâyete ulaştırdığın kimseler hürmetine; Mûsâ Aleyhisselâma bildirdiğin, kulların rızıklarını böldüğün yeryüzünün, hareketten sükûna erdirdiğin dağların, ayakta tuttuğun, arş-ı âzamı taşıttığın ism-i âzamın hürmetine; Kur’ân-ı Kerîmde nâzil olan samed, ahad ve tâhir isimlerinin hürmetine; gündüzleri aydınlatıp geceleri karartan ismin hürmetine; azamet-i Kibriyân ve nûr-i vechin hürmetine,Senin kuvvet ve kudretinle Kur’ân-ı Kerîmi okuyup anlamağı ve onu bütün vücûduma duyurmanı ve bütün hareketlerimi ona uydurmamı senden dilerim. Kuvvet ve kudret ancak sendendir. Yâ erhamerrahimîn! Bildiğimiz-bilmediğimiz bütün iyilikleri ver, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün kötülüklerden muhafaza et, her işimizin sonunu güzel eyle, dünya sıkıntılarından ve ahıret azabından bizi koru..! Amin ecmain

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, Amasya'daki 5'inci Ana Jet Üs Komutanlığına ait bir F-16 uçağı ile görev uçuşu esnasında, uçağın pilotunun "Atlıyorum" mesajını müteakip irtibat kesildiği açıklandı. Kısa bir süre sonra ise pilotun sağ olarak kurtulduğu bildirildi. GÖVDESİ VE PARÇALARI BULUNDU Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, Amanoslar bölgesinde görev uçuşu esnasında düşen Amasya'daki 5. Ana Jet Üs Komutanlığına ait F-16/C uçağının kokpit camıyla bazı parçalarına, Çaksır Yaylası bölgesinde ulaşıldığını açıklamıştı. Kısa süre sonra F-16/C uçağının gövdesine ve parçalarına da Çaksır Yaylası yakınlarında ulaşıldığı öğrennildi.. PİLOTUN SON MESAJI: ''ATLIYORUM'' TSK'nın internet sitesinde yaptığı açıklamada ''5'inci Ana Jet Üs Komutanlığına (Merzifon / AMASYA) ait bir adet F-16/C uçağı ile 13 Mayıs 2013 Pazartesi günü saat 14:15'te Osmaniye civarında Amanoslar Bölgesindeki görev uçuşu esnasında, uçağın pilotunun "Atlıyorum!" mesajını müteakip irtibat kesilmiştir. Başlatılan arama kurtarma faaliyetleri sürdürülmektedir.'' denildi. ARIZA İHTİMALİ AĞIR BASIYOR Uçağın Suriye sınırı civarında bulunması "Saldırı mı yapıldı?" sorusunu akıllara getiriyordu. Fakat yetkililerin ifadesine göre pilotun "Atlıyorum!" mesajını vermesi teknik arıza ihtimalini ön plana çıkarıyor. Öyle ki bölge radarlardan anbean izlenebileceğinden, olası bir saldırı durumunda olaylar farklı bir şekilde gelişecekti. ASKERİ BİRLİKLER KÖYDE Yarpuz Köyü'nden ulaşılan kaynaklara göre F 16, Yarpuz Köyü Kösür Dağı mevkisine düştü. Yarpuz Köyü, Hatay sınırına 5 km mesafede. Uçağın düştüğü mevki Hatay yönüne doğru. Yani bir anlamda köyün sınırı.. Sarp ve kayalık olan bölgeye gitmek için askeri birlikler köye ulaşmış durumda. Köyün üstünde helikopter hareketliliği de devam ediyor. UÇAK VE PİLOT AYRI YERLERE DÜŞTÜ Uçağın ve pilotun ayrı ayrı yerlere düştüğü belirlendi. Uçağın düştüğü belirlenen bölge Osmaniye kent merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Yarpuz yaylası olarak biliniyor. Buraya yakın bir bölge olan Gaziantep'in İslahiye İlçesi sınırlarındaki Huzurlu Yaylası bölgesinde de arama çalışmaları yürütülüyor.

Hiçbir kadın ona hayır diyemez

KALP AĞRIM BÖLÜM 5 Serkan Bey gerçekten çok yakışıklı ve kibar bir adam. Tam bir beyfendi... Hiçbir kadın ona hayır diyemez fakat benım kalbimde Mehmet'im var. Bunu Serkan beye güzelce anlatmalıyım... Kahve içmeye geçtiğimizde ne yapacapımı bilemiyordum nasıl davranmalıydım.İçim içimi yiyordu Mehmet'i severken bana ılgi duyan bir baskasıyla kahve içiyordum... -Gonca Hanım sürekli iş toplantılarında karsılastık ve ben sizi daha yakından tanımak isterim buna sizinde izniniz olursa... -Serkan Bey şuan buraya iş için geldik -Evet geri dönemeden önce sizinle bunları yüzyüze konusmak istedim.. Telefonum çalmıştı izin isteyip kalktım masadan arayan sevdiğimdi Mehmetim.. -Gonca nasılsın -İyiyim Mehmet sen nasılsın aramnı beklemiyordum.. - İyiyim Gonca yazdıklarının gece gündüz okuyorum bizim aşkımızı tekrar tekrar yazmıssın.. -Evet Mehmet heran her saniye seni yazdım ben.. - Görüşelim mi bu gün Gonca -ŞEhir dışındayım Mehmet dönünce görüşsek -Ama ben seni biran önce görmek istiyorum Gonca hem neden şehir dışındasın..? - İş toplantısı için geldim Mehmet aslında toplantı bitti dönebilirim galiba -Biran önce gel Gonca konusmalıyız yüzyüze seninle.. -Tamam Mehmet haber verecem sana.. -Bekliyorum haberını Gonca Mehmet benimle en son görüşütüğümüzde tekrar görüşmek istememişti şimdi ne değişti acaba... Acaba tekrardan biz mi olacaz bir an önce dönmem lazım Mehmet e kavusmam lazım... -Serkan Bey benım geri dönmem lazım kusura bakmayın daha sonra konusurz olur mu? -Olur Gonca HAnım önemli birşey yok inşallah -Benim için çok önemli Serkan Bey - İsterseniz ben götürebilirim sizi -Gerek yok ben kendım gidebilirim Serken Bey hem daha Sabri Beyden izin almam gerekiyor -Toplantı bitti nede olsa yok diyeceğini sanmıyorum Gonca Hanım -Umarım Serkan Bey..Gidip biran önce konusmalıyım -Peki Gonca Hanım görüşürüz -Görüşürüz Serkan Bey Sabri Bey inşallah izin veriri ya vermezse ne yapacaktım nasıl kalabilecektim ki burada Mehmet beni beklerken... -Sabri Bey biraz konusabılır mıyız.? -Ne oldu Gonca -Seyy Sabri Bey benım geri dönmem gerekiyor hem toplantıda bitti nede olsa - Tamam Gonca gidebilirisinde geri nasıl döneceksın.? - Bir uçak bulurum galiba.. -Nasıl istersen Gonca gittiğinde arayıp haber vermeyi unutma -Olur Sabri Bey Eşyalarımı toplarken bir yandan da uçak firmalarını arıyordum ama lanet olsun ya uçak dolu yada uçuş yoktu.. Ne yapacaktım şimdi otobüsle gitsem yarın akşam orada olurdum.. Keske kendı arabamla gelseydim... Odamın kapısı calınmıstı gidip açtım gelen Serkan Beydi.. -Buyrun Serkan Bey -Ben merak ettim ne yaptınız uçak bulabildiniz mi? -Malesef Serkan Bey bulamadım.. -Ben götürebilirim sizi hem bir kaç günde orada kalmış olurum değişiklik olur benim içinde.. Bu teklifi kabul etmekten baska carem yoktu.. -Size zahmet olmasın ? - Ne zahmeti Gonca Hanım değişiklik olacak banada -Peki o zaman hazırlanıp aşağı inerim -Anlaştık Gonca Hanım aşağıda bekliyor olacam sizi... Hazırlanıp aşağı indim.. MEhmet i bekletmek istemiyordum bir an önce onun yanına gitmek için can atıyordum... -Hazırsanız gidelim Gonca Hanım -HAzırım Serkan Bey gidebiliriz... arabaya binmiştik lanet olsun Mehmet i aramayı unuttum Serkan Beyin yanındada arayamazdım... En iyisi mesaj atmak olacaktı.. ''Mehmet ben izin aldım geliyorum yarın öğlen e görüşebiliriz.'' ''Tamam Goca bekliyorum '' Yol boyu sessizlik hakimdi Serkan bey konusmaya calısıyor ama benım aklım Mehmette oldugu için kısa kısa cevaplar verip sohbet etmemeye çalısıyordum... Bir petrolde durduk Serkan Bey aşağı inip markete gitti.. İlk defa alıcı gözle baska bır erkege baktıgımı hissettim kendimden nefret ediyordum.. Mehmet e yapamazdım bunu bizim aşkımıza yapamazdım... Serkan Bey geldiğinde yüzüne bakamıyordum sanki her baktıgımda Mehmet i aldatıyor hissi yasıyordum bunca yıl Mehmetin askıyla yanıp tutustum şimdi tam kavusacakken ona bu duygu karması da nereden cıktı anlamıyordum... Yol boyu sessızlıgımı korudum konusursam yanlış anlaşılacagımdan korktum... -Gonca Hanım neden bu kadar sessizsiniz.? -Bilmem öylemiyim genelde yolculuklarda sadece yolu izlemeyi sevdiğimdendir... -Bu yolculuk birbirimizi tanımamız için iyi bir fırsat bence? -Ben sizi tanıyorum ünlü iş adamı Serkan Yıldız sizi kim tanımaz ki? -Evet herkes böyle tanıyor ama Serkan Yıldız'da bir insan ve bir kalbi var - Magazinlerde öyle söylenmıyor ama Serkan Bey -Magazinleri bilmezmiş gibi konusmayın Gonca Hanım onlar sadece işine gelen seyleri yazarlar biliyorsunuz.. Hem unuttunuz mu Sabri beyi de sizinle diye yazmişlardı.. -Haklısınız Serkan Bey. ünlü birinin yanında birini görünce hemen asparagas haberler cıkıyor... -O zaman magazinden tanımanız beni tanımıyor oldugunuzu gösteriyor Gonca Hanım -Evet Serkan bey... Konusma sırasında yolla ilişkim kesilmişti sadece gözüme karsıdan gelen bir arabanın farı gelince fark ettim kaza yapmak üzereydık.. Eyvahhhhhhhhhhhhhhh... Gözümü açtıgımda hastanedeydım Serkan Bey de başucumda -İyimisiniz Gonca Hanım -Cok ağrım var belim acıyor -Hemen doktoru cağırayım Doktor Bey gelmişti agrı kesi iğne yapılmasını isteyip bana durumumu anlattı.. -Gonca Hanım çarpmanın etkisiyle basınıza ve belinize darbe almıssınız.. Basınızda ödem olusmaması için ve belinizdeki bir iki çatlağın ileride sorun yaratmaması için bir sürede hastanee kalmalısınız... -Doktor Bey ama benım hemen gitmem lazım. -Bu mümkün değil Gonca Hanım daha kötü sonuclarla karsılasabılırsınız.. Doktor gitmişti ve Serkan Bey ile kalmıstık... -Serkan Bey telefonum nerede acaba -Malesef Gonca hanım kazada telefonunuz parçalanmış bu olamamalıydı işte ben nasıl haber verecem şimdi Mehmet e nasıl söylecem gelemiyorum diye bir daha onunla nasıl konusacam ben...

3 Mayıs 2013 Cuma

odnoklassniki çet

Sesliangara yeni arkadaşlar edinmek için harika bir yoldur. Eğer Angara kullandığınızda, Odnoklassniki biz rastgele başka bir kullanıcı seçin ve birbirleri ile bire bir sohbet atalım. Kişisel bilgileri söz tercih sürece Sohbetler tamamen anonim ve istediğiniz zaman çıkarabilirsiniz. Odnoklassniki.ru Eğer ilgi eklerseniz, Kameralı chat yerine tamamen rastgele birinin sizinle aynı bazı şeyleri, içine bir kişi arar. Odnoklassniki (Rusça, sınıf arkadaşları içinde Одноклассники) sınıf arkadaşları ve eski arkadaşlar için bir sosyal ağ hizmetidir. Bu Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde popüler. [2] sitesi 4 Mart 2006 tarihinde Albert Popkov tarafından geliştirilmiştir. :odnoklassniki moldova, odnoklassniki russia, odnoklassniki türkçe, Odnoklassniki.com Web sitesi şu anda Alacaklar 148 milyon kayıtlı kullanıcı ve 33 milyon günlük tekil ziyaretçi yaptım daha var. [4] Odnoklassniki bu nedenle şu anda 67 dünya çapında ve Rusya için 7 Alexa internet trafiği sıralamasında zorundadır. Odnoklassniki için 2008 yılının ilk çeyreğinde gelirleri 3.300.000 $ olarak gerçekleşti